Türkiye Barolar Birliği Dergisi 160.Sayı

158 Fatura Düzenleme Süresi ile İlgili Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Verilen Yetkinin Anayasal ... ru, genel kabule istinaden verginin temel asli unsurları arasında yer almayan ve fakat vergisel ödevlerin ve ilişkilerin temelini oluşturan öğeler arasında yer almaktadır. Dolayısıyla da verginin temel kurucu (aslî) unsur/öğelerinin mütemmim cüzi olarak kategorize edilebilecek unsur ya da öğelerden olan “süre” konusunun da yasa ile belirlenmesi esastır.10 Nitekim yükümlülere güven veren yasallık ilkesi, vergi yönetiminde de kararlılık sağlamakta, herkesi eşit biçimde kapsamına alan bir yurttaşlık görevinin göstergesini oluşturmaktadır.11 Öyle ki, vergi hukukunda önemli bir yer tutan mükelleflere yönelik ödevlerle ilgili süreler de çoğunlukla Kanunla düzenlenmiştir. Bu süreler mükellef bakımından aynı zamanda belirlilik ilkesine uygun olarak da koruma sağlar ki bu, hukuk devleti ilkesi açısından da bir zorunluluktur.12 Bu bağlamda Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenmiş olan hukuk devletinin en temel ilkelerinden birisi de belirlilik ilkesidir.13 Belirlilik ilkesi, yasama organının idareye (yürütme organına) devrettiği vergilerin bazı unsurlarında değişiklikler yapma yetkisine ilişkin çerçevenin, anayasal kurallar doğrultusunda çizilmiş olmasını gerektirir.14 Yani belirlilik ilkesi gereği vergilendirme yetkisi hukuki esaslara dayanmalı ve verginin temel unsurları kanunla düzenlenerek, keyfi ve 10 AYM kararlarında yer alan şu açıklama ve tespitlerle, hem yasallık ilkesinin neyi ifade ettiği, hem de mali yükümlülüğün asli unsurları ifadesinden nelerin anlaşılması gerektiği açıkça ortaya konulmaktadır: “Kanun koyucunun yalnız konusunu belli ederek bir malî yükümün ilgililere yükletilmesine izin vermesi, bunun kanunla konulmuş sayılabilmesi için yeterli bir neden değildir. Malî yükümlerin yükümlüleri, matrah ve oranları, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptırımları ve zamanaşımı gibi çeşitli yönleri vardır ve tüm bu yönleri dolayısıyla, kanunla yeterince çerçevelenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını, hatta temel haklarını etkileyecek keyfi uygulamalara yol açılabilmesi olasıdır. Bu bakımdan mali yükümler belli başlı öğeleri de açıklanarak ve çerçeveleri keskin çizgilerle belirtilerek kesinlikle kanunlarla düzenlenmelidir.” (AYM, E.1977/109, K.1977/131, R.G. 08.03.1978- 16222; AYM, E.1976/54, K.1977/8, R.G. 08.05.1977-15931, AYM, E.1986/20, K.1987/9, R.G. 28.05.1987 -19473, https://normkararlarbilgibankasi. anayasa.gov.tr, (Erişim: 10.06.2021). 11 Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı, E: 2020/992, K: 2021/160, https:// karararama.danistay.gov.tr/getDokuman?id=647637300&arananKelime=yurtta %C5%9Fl%C4%B1k%20g%C3%B6revi, (Erişim tarihi: 02.05.2021). 12 Özgür Biyan, Mali Hukuk Açısından Mücbir Sebep, Legal Yayınları, İstanbul, 2020, s.135. 13 Abdulkadir Gülçür, “AHİM ve Türk Anayasa Mahkemesinin Kararları Işığında Hukuki Kesinlik (Belirlilik) İlkesinin İncelenmesi”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 24, Sayı:1, s.162. 14 Nami Çağan, Vergilendirme Yetkisi, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1982, s.173.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1