Türkiye Barolar Birliği Dergisi 167.Sayı

30 Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi olup, Tanrı’nın yeryüzündeki iradesini yansıtan kral olduğu için kralın münhasır yasama yetkisi vardı. Modernizmle beraber meşruiyet kaynağı yaratıcı ilahi güçten halka geçtiği için aydınlanma çağı yazarlarına göre, meşruiyet kaynağı olan halkın seçtiği insanlar yani meclis her konu hakkında her türlü yasayı yapabilmeliydi. Jean Jacques Rousseau’nun halkın genel iradesinin her zaman haklı olduğu ve azınlığının azınlık kaldığı konuda yanlış sonuca varmış olduğu görüşü doğrultusunda yeni kurulan cumhuriyetlerde meclislere geniş yasama yetkileri verildi. Buna karşılık Montesquieu’nün kuvvetler ayrılığı teorisine göre yürütme organı yasama organının yasama erkine müdahale edemeyeceği ve yasama organı da yürütme organının yasaları yürütmesine müdahale edemeyeceği için bir denge oluşacaktı. Yargı organının denetleme ve düzeltme işleviyle beraber iktidar tek elde toplanmayacak ve böylece sistem diktatörlüğe dönüşmeyecekti. Meclise bu kadar güçlü yasama yetkisinin verilmesi, meclisi oluşturan katmanlara göre farklı sonuçlara sebep oldu. Mecliste tek renk olduğu zaman, hâkim ideolojinin dışında kalan toplumsal kesitlerin aleyhine yasaların çıkması oldukça kolay olmuştur. Buna karşılık meclis çok farklı renklere sahip olduğu zaman ve istikrarlı bir çoğunluk olmadığı zaman da ülkenin ihtiyaç duyduğu yasalar çıkarılamamakta ve yürütme organı gerek duyduğu araçlara sahip olmadığı için ülkeyi yönetememektedir. Sonuç olarak Kıta Avrupa’sının vardığı nokta yasaların üzerinde temel normlar oluşturmak olmuştur. Bu mantığa göre insanların doğuştan sahip oldukları, devredilemez temel hak ve özgürlükleri vardır. Bu temel hak ve özgürlükler anayasalarla güvence altına alınırlar ve bu hakları kısıtlayan, özüne dokunan şekilde yasalar yapılamaz. Temel hakları ihlal eden yasaları da Anayasa mahkemeleri tespit ederek, iptal eder. Fransa’nın 4. Cumhuriyet dönemindeki en sorunu meclisin çok parçalı olması sebebiyle yasaların yapılaması ve yürütme organının koalisyonlara mahkûm olmasıydı. Fransızlar 5. Cumhuriyet döneminde çoğunluğun azınlığın temel haklarını ihlal etmesini engellemek için temel hakları anayasaya almışlardır, anayasa ile yasaların arasında bir konumda yer alan “Organik Yasa” dedikleri bir norm tipi ortaya çıkarmışlardır. Organik yasalar anayasanın hükümlerini açıklayan ve değiştirilebilmesi için sıradan yasalardan daha ağır nitelikli bir çoğunluk gerektiren bir norm tipidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1