Türkiye Barolar Birliği Dergisi 167.Sayı

TEMMUZ - AĞUSTOS / JULY - AUGUST: 2023 YIL/YEAR: 36 SAYI/ISSUE: 167 1988 yılından bu yana yayımlanan Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2002 yılından itibaren “Hakemli Dergi” olarak yayımlanmakta olup 2010 yılından bu yana da TÜBİTAK-ULAKBİM Hukuk Veri Tabanında dizinlenmektedir. HAKEMLİ BİR DERGİDİR

Sahibi / Owner Av. R. Erinç Sağkan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sorumlu Müdürü / Managing Director Av. Veli Küçük, TBB Genel Sekreteri Yayından Sorumlu Başkan Yardımcısı/ VicePresident Head of the Publishing Department Av. Gürkan Altun, TBB Başkan Yardımcısı Genel Yayın Yönetmeni / Executive Editor Av. Özlem Bilgilioğlu Eşgüdüm Kurulu / Board of Coordination Av. Gürkan Altun Av. Veli Küçük Av. Gökhan Bozkurt Av. Özlem Bilgilioğlu Yayın Kurulu Özlem Bilgilioğlu Türkiye Barolar Birliği Genel Yayın Yönetmeni Gizem Özkan Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk ABD Araştırma Görevlisi Abdussamet Tekin Türkiye Barolar Birliği Yayın İşleri Sorumlusu Danışma Kurulu / Board of Advisors* Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Ayşe Havutçu Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Durmuş Tezcan İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Muhammet Özekes Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Sibel Özel Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Sultan Üzeltürk Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Türkan Yalçın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi *(İsme göre alfabetik sıralanmıştır) Türkiye Barolar Birliği Dergisi hakemli bir dergidir. / Türkiye Barolar Birliği Dergisi (Union of Turkish Bar Associations Review) is a refereed review. Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nin yayın dili Türkçe’dir. İki ayda bir (Ocak, Mart, Mayıs, Temmuz, Eylül, Kasım aylarında) yayımlanır. / Issued bimonthly (January, March, May, July, September, November). Dergide yayımlanan yazılarda ileri sürülen görüşler yalnızca yazarlarına aittir. / Articles published in these series express solely the views of the authors. Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmeden başka bir yerde yayımlanamaz. / Articles published in these series can not be republished without citation. Türkiye Barolar Birliği Dergisi TÜBİTAK - ULAKBİM Hukuk Veri Tabanında dizinlenmektedir. / Türkiye Barolar Birliği Dergisi (Union of Turkish Bar Associations Review) is being permanently indexed in TÜBİTAK - ULAKBİM law database. İletişim Adresi / Communication Address Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı Yayın İşleri Mudürlüğü Oğuzlar Mah. Av. Özdemir Özok Sokak No: 8 06520 Balgat - ANKARA Tel: (0312) 292 59 00 (pbx) Faks: (0312) 286 55 65 web:www. barobirlik.org.tr e-posta: yayin@barobirlik.org.tr Abonelik / Subscription Yıllık abone bedeli: 300 TL. Sayfa Tasarımı ve Ofset Hazırlık / Page Design and Offset Preparation Türkiye Barolar Birliği Yayın İşleri Basım Yeri / Printed by ARCS Matbaa Zübeyde Hanım Mah. Aslanbey Cad. Tuna Han No: 101/2D İskitler / ANKARA 0 (312) 384 24 01 Sertifika No: 49427 Basım Tarihi / Printing Date : 31. 08. 2023

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ YAYIN POLİTİKASI, YAYIN KURALLARI ve ETİK İLKELERİ Dergi’nin yayın politikası ve etik ilkeleri, Dergi’ye yazı gönderen yazar tarafından kabul edilmiş sayılır. Yayın, imla ve yazım kurallarına uygun olarak düzenlenmeyen, Türkçenin doğru kullanılmadığı yazı, hakemlere dahi gönderilmeden diğer kriterleri taşısa da Dergi Yayın Kurulu tarafından reddedilebilecektir. Bu nedenle her bölümdeki ilke ve kurallar yazar tarafından titizlikle kontrol edilerek uygun olmayanlar düzeltilmeli, eksiklikler giderilmelidir. Yayın Politikası 1. 1988 yılından bu yana yayınlanan Türkiye Barolar Birliği Dergisi (Dergi), 2002 yılından itibaren “hakemli dergi” olarak yayınlanmakta olup 2010 yılından bu yana da TÜBİTAKULAKBİM TR Dizin Hukuk Veri Tabanında dizinlenmektedir. Dergi iki ayda bir yayınlanmakta olup yazı dili Türkçedir. 2. Dergi “hakemli” olarak TR Dizin’de taranan “hakemli bir dergi” olduğu için Dergi’ye gönderilen tüm yazıların hakemlere gönderilmesi gerekli ve zorunludur. Yazarın talebine bağlı olarak yazının hakemlere gönderilmeden yayınlanması mümkün olmayıp yazar tarafından böyle bir istekte bulunulmamalıdır. Yazı hakemlere gönderildikten sonra hakemlerin önerisi/onayı ve editörün takdiriyle, istisnai olarak, bazı yazıların hakemsiz olarak Dergi’de yayınlanmasına karar verilebilir. 3. İlk maddedeki kural “çeviriler” için de geçerli olup çeviri olarak gönderilen yazıların makalede aranan tüm koşulları taşıması gereklidir. 4. Yazar tarafından Dergi’de yayınlanma istemiyle aynı anda sadece bir yazı gönderilebilir. Anılan yazı yayınlandıktan/değerlendirme süreci tamamlandıktan sonra ikinci yazı gönderilmelidir. 5. Yazının Dergi Yayın Politikası, Etik İlkeleri ve Yayın Kuralları’na uygun olması halinde, hakem raporlarından sonra netlik kazanmak üzere Dergi’nin hangi sayısının yayın listesine alındığı, Editör tarafından yazara bildirilir. Dergi’ye gönderilen yazıların yoğunluğu nedeniyle gelen yazıların sıraya konulması hususu ve TR Dizin 2020 yılı zorunlu kriterleri arasında yer alan “Dergi her bir sayısında yer alacak makale sayılarının orantılı olmasına dikkat edilmeli, sayı/cilt arasındaki makale sayısı dengeli olmalıdır” kuralı yazar tarafından dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda Editör tarafından yazının Dergi’nin hangi sayısının yayın listesine alındığı yazara bildirildiğinde, bu bildirim yazar tarafından kabul edilmiş olur (Örneğin: Şubat/2021 itibarıyla Dergi’ye bir yazı gönderildiğinde, yazının kabul edildiği ve hakem raporlarından sonra netlik kazanmak üzere Dergi’nin Kasım- Aralık/2021 sayısının yayın listesine alındığı yazara bildirildiğinde, yazar bunu kabul etmiş olur ve daha sonra herhangi bir itiraz/yazının daha önceki bir sayıya alınmasını isteme gibi bir hakkı söz konusu olmaz). Editörün bildiriminde belirtilen tarih ve sayı yazar tarafından kabul edilmediği takdirde, yazar makalesini çekmek hakkına sahip olup bu durumu derhal bildirmelidir. 6. Ön düzeltme; yazının Dergi Yayın Politikası, Etik İlkeleri ve Yayın Kuralları’na uygun bir şekilde düzeltilmesini, “makalenin gönderim tarihi”; yazının Dergi Yayın Politikası, Etik İlkeleri ve Yayın Kuralları’na uygun bir şekilde gönderildiği tarihi, “makalenin kabul tarihi”; yazının hakem değerlendirme sürecinin tamamlanıp onaylandığı tarihi ifade eder.

7. Her yazı, yazara bildirilen sayının yayınlanacağı tarihe yetişecek şekilde, -yazıların hakemlere gönderilmesi, hakemlerce onaylanması, gerekirse düzeltmelerin yapılması, tasarıma gönderilmesi, son kontrolden sonra web sitesine eklenmesi, ODİS’e ve matbaaya gönderilmesi süreçleri göz önünde bulundurularak- en az iki hakeme gönderilir. İki hakemden biri olumsuz kanaat belirttiği takdirde yazı üçüncü bir hakeme gönderilir veya Editör tarafından takdir hakkı kullanılır. 8. Yazı, “kör hakemlik” sistemi uyarınca, yazarın ad ve soyadı yazı metninden çıkarılarak hakemlere gönderilir. Yazara da yazının hangi hakemlere gönderildiği konusunda bilgi verilmez. 9. Hakem/hakemler tarafından yazının yayınlanması uygun bulunmadığı takdirde bu durum yazara bildirilir. Ret raporlarının yazara gönderilmesi zorunluluğu yoktur. Yazının yayınlanamayacağına ilişkin bildirim, yazının yayın listesinde bulunduğu sayının süreci tamamlandıktan sonra ilgili sayının yayınlanmasıyla eş zamanlı olarak yapılır. 10. Hakem rapor/raporları düzeltme içeriyorsa; rapor, hakem/hakemlerin adı belirtilmeksizin yazara gönderilir. Yazının düzeltilmiş hali hakeme gönderildikten sonra hakem tarafından ikinci bir düzeltme istenebilir. İkinci düzeltmeden sonra yazının hakem tarafından onaylanmaması halinde yazardan üçüncü bir düzeltme istenmez ve yazı reddedilir/reddedilmiş sayılır. Hakemler tarafından onaylanan/düzeltme istenip rapora uygun olarak düzeltildikten sonra onaylanan yazı, alındığı sayının yayın listesine ilişkin süreç tamamlandıktan sonra Dergi’nin ilgili sayısında yayınlanır. Hakem rapor/raporlarında düzeltme istenmiş ancak raporda belirtilen hususlar yazar tarafından süresinde yerine getirilmemişse, bir defaya özgü olmak üzere yazı, alındığı yayın listesinden sonra gelen sayının yayın listesine aktarılır. 11. Yazı yukarıda 4. maddede belirtildiği şekilde yayın listesine alınmış ancak hakem raporları -çok istisnai de olsa- süresinde sunulmamışsa, yazı, alındığı yayın listesinden sonra gelen sayının yayın listesine aktarılır ve bu sayıda anılan yazıya ilişkin sürecin tamamlanması sağlanır. 12. Dergi’ye gönderilecek yazının; özgün, başka bir yerde yayınlanmamış veya yayınlanmak üzere başka bir yere gönderilmemiş olması gerekmektedir. 13. Türkiye Barolar Birliği, yayınlanması kabul edilen yazıların basılı ve elektronik yayın haklarına sahip olur. 14. Yazara ve hakemlere, talep etmeleri halinde telif ücreti ödenir. 15. Yazara, yazısının yayınlandığı sayıdan üç adet, hakemlere ise hakem incelemesi yaptıkları sayıdan birer adet Dergi gönderilir. Dergi’nin kitap olarak kendisine gönderilmesini isteyen yazarın, yazıyı gönderirken adresini ve telefon numarasını da belirtmiş olması gerekmektedir. 16. Talep etmeleri halinde hakemlere makalenin hakem incelemesinin yapıldığı ve raporunun hazırlandığına ilişkin bir yazı gönderilir. Yayın Kuralları 1. Yazı, yayin@barobirlik.org.tr adresine gönderilmelidir. 2. Yazı, ana bölümlerde 1,5 satır aralığı ile 12 punto; dipnotlarda tek satır aralığı ile 10 punto kullanılarak Times New Roman karakterinde yazılmalıdır. 3. Yazarın ad, soyadı ve unvanını, makalede yer almasını istediği şekliyle ve Dergi’de yer alan yazı formatına uygun olarak yazıya eklemesi gereklidir.

4. Kurum, e-posta adresi, ORCID ve makalenin gönderim tarihi (ön düzeltmeden sonraki gönderim esas alınarak) bilgilerinin belirtilmesi zorunlu olup aynı sırada makalenin ilk sayfasına dipnot olarak eklenmelidir. 5. Dergi’nin belirlediği yazı formatı dışında kalan kısımlar, yazıdan çıkarılmalıdır (kapak, içindekiler, kısaltmalar vs. kısımlar). 6. Yazının ilk sayfasında makalenin başlığı, İngilizce başlık, özet, anahtar kelimeler, İngilizce özet ve İngilizce anahtar kelimeler bölümlerine belirtilen sırada yer verilmeli, bu bölümler çok uzun ise kısaltılmalıdır. 7. Dipnot numaralandırmaları, noktalama işaretlerinden (nokta, virgül, noktalı virgül, üç nokta, ünlem, soru işareti vs. noktalama işaretlerinden) sonra yapılmalıdır. 8. Dipnotlarda ve kaynakçada, koyu renkle, altı çizili ve/veya italik yazılan kısımlar (yayın kurallarında italik yazılacağı belirtilenler hariç) düzeltilmeli ve internet kaynaklarındaki alt çizgiler kaldırılmalıdır. 9. Dipnotlar sayfa altında gösterilmeli, dipnotlarda, yazarın adı soyadı şeklindeki düzene uyulmalı, yazar ad ve soyadının sadece baş harfleri büyük ve ad soyadının sonunda sadece virgül olmalıdır. Örneğin: Faruk Erem, Verilen kaynak makale ise makale adı çift tırnak içine alınmalı, sadece eser adı italik verilmeli, yayınevi, ili, baskı yılı ve sayfa sayısı sırasıyla yazılmalıdır. Örneğin: Faruk Erem, “Ceza Hukukunda Meslek Sırrı”, AÜHF Dergisi, Ankara 1943, C. x, S. x, s. xx. 10. Yazının kaynakça kısmında, yazarın soyadı adı şeklindeki düzene uyulmalı, varsa numaralandırmalar kaldırılmalı, yazar soyadı ve adının sadece sonuna virgül konmalıdır. Örneğin: Erem Faruk, “Ceza Hukukunda Meslek Sırrı”, AÜHF Dergisi, Ankara 1943, C. x, S. x, s. xx. Kaynakça kısmı; Kitaplar, Makaleler, Mahkeme Kararları, İnternet Kaynakları, Diğer Kaynaklar gibi bölümlere ayrılarak yazılmalıdır. 11. Dipnotlarda ve kaynakçada yazar ve eser adlarının doğru yazıldığından emin olunmalıdır. İmla ve Yazım Kuralları Aşağıdaki hususlar (yazı metni, alıntı metin, dipnot ve kaynakça dahil olmak üzere) gözden geçirilerek uygun olmayan kısımlar düzeltilmelidir: 1. Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri, kanun, yönetmelik, anlaşma, sözleşme adlarına gelen eklerin kesme işaretiyle ayrılması, Örneğin: Anayasa Mahkemesi’nin, Avukatlık Kanunu’nun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Eş anlamlı kelimelerden birinin tercih edilmesi ve metin içinde yeknesaklığın sağlanması için yazının tamamında sadece birinin kullanılması, Örneğin: Yasa veya kanun kelimelerinden birinin tercih edilip kullanılması 3. Rakamlardan sonra gelen kelimelerin küçük harfle başlaması, Örneğin: 5237 sayılı Kanun, Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi, 19. yüzyıl, 01.01.2019 tarihli, 2. baskı 4. Alm. (Almanca), İng. (İngilizce), Oğuzlar Mah. Prof. (Profesör), Dr. (Doktor), Av. (Avukat), haz. (hazırlayan), çev. (çeviren) gibi kısaltmalar hariç olmak üzere SGK, TTK, 13. CD, YHGK, TCK gibi kısaltmalarda nokta kullanılmaması, 5. Kısaltmalarda takıların kısaltma okunuşuna göre verilmesi, Örneğin: TCK’nın, İYUK’un

6. Kısaltmaların birden fazla kullanılış şekli varsa birinin tercih edilmesi ve metin içinde ve dipnotlarda aynı şekilde kullanılması, Örneğin: syf., sh., s.’den birinin tercih edilmesi 7. Noktalama işaretlerinin (özellikle tırnak işareti ve kesme işaretinin) yazının her yerinde aynı karakterde yazılmış olmasına özen gösterilmesi, 8. Tarih yazılışında 01.01.2019 şeklindeki kullanımın tercih edilmesi, 9. 1. veya 1’inci yazılışından birinin tercih edilmesi, 10. Tezcan/ Erdem/ Önok, şeklinde yazılışın değil aralık verilmeden Tezcan/ Erdem/ Önok şeklinde yazılışın tercih edilmesi, 11. Noktalama işaretlerinden (nokta, virgül, noktalı virgül, üç nokta, ünlem, soru işareti vs. noktalama işaretlerinden) ve her kelimeden sonra bir harf boşluk bırakılmasına özen gösterilmesi, 12. Yazı içinde kullanılacak kısaltmalara; ilk seferinde açık haliyle birlikte parantez içinde kısaltılmış hali, sonrasında sadece kısaltılmış hali olmak üzere yer verilmesi, 13. Farklı kaynaklardan alıntı yapılmasından kaynaklanan her türlü farklı yazımın kontrol edilerek yeknesaklığın, yazı düzeninin sağlanması. Etik İlkeler 1. Yazar tarafından başka bir yazara ait yazının kendine aitmiş gibi gönderilmesi veya gönderilen yazıda büyük/küçük oranda atıf yapılmadan alıntı yapılmış olması veya yazının tamamına yakınının, atıf yapılsa da başka bir yazı/yazılardan oluşması; kişiye özgü bir durum olup sorumluluk tamamen yazara aittir. 2. Yazı, intihal, sahtecilik, çarpıtma, tekrar yayın, dilimleme, haksız yazarlık ve diğer etik ihlali türlerini içermemelidir. 3. Yazarın gönderdiği çalışmanın özgün olması Dergi kriterlerinin başında gelmektedir. 4. Yayınlanmak üzere gönderilen çalışmanın herhangi bir nedenle Dergi’den çekilmek istenmesi halinde yazıyla (maille) derhal bildirilmesi gerekir. 5. Hakem değerlendirme süreci tamamlanmış bir makale, makul bir gerekçe gösterilmeksizin yazarı tarafından geri çekilmemelidir. 6. Makalede araştırma ve yayın etiğine uyulduğuna dair ifadeye yer verilmelidir. 7. TR Dizin kriterleri gereği, etik kurul izni gerektiren çalışmalarda, izinle ilgili bilgilere (kurul adı, tarih ve sayı no) yöntem bölümünde ve ayrıca makale ilk/son sayfasında yer verilmelidir. Olgu sunumlarında, bilgilendirilmiş gönüllü olur/onam formunun imzalatıldığına dair bilgi makalede yer almalıdır. Kullanılan fikir ve sanat eserleri için telif hakları düzenlemelerine uyulması gerekmektedir. 8. Dergi tarafından farklı kurumlardan, görüş bildirdikleri konunun uzmanı olan hakemler atanmalı, tarafsızlık ve çeşitlilik ilkelerine dikkat edilmelidir. Hakemler, değerlendirilen yazı sahibinin tabi olduğu etik kurallara bağlı ve bu kuralları titizlikle uygulamak durumunda olmalıdırlar. Dergi’de yayınlanmış makalelerde kurum ve yazar çeşitliliğine özen gösterilmeli, araştırma ve yayın etiğine uygun olmayan yazılar kabul edilmemelidir.

İÇİNDEKİLER / CONTENTS BAŞKAN’DAN / FROM the PRESIDENT HAKEMLİ MAKALELER / REFEREED ARTICLES 1 Muhammed Ali AYDIN Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi / French Semi-Presidential System of Government from The Perspective of History and Law 47 Kadir YILDIZ Sosyal Medya Düzenlemesi İçin Bir Türkiye Denemesi / A Turkey Practice for Social Media Regulation 83 Burak MELEMEZ Mesajlaşma Uygulamaları ile Bulut ve Sosyal Medya Ortamlarından Sayısal Delillerin Elde Edilmesi / Obtaining Digital Evidences from Messaging Applications, Cloud and Social Media 133 Şerife YILDIZ AKGÜL Depremden Kaynaklanan Manevi Zararlardan İdarenin Sorumluluğu / Responsibility Of Administration for Moral Damages Caused by Earthquakes 177 Muhammet ÖZEKES / Uğur BULUT Aleyhe Bozma Yasağının İstinaf Bakımından Yeri ve Uygulaması / Application of The Prohibition of Reformatio In Peius in Regional Courts of Appeal 215 Zeynep Sümeyra DEVECİ Velayetin Değiştirilmesi Yargılamasında İlgililer / The Participants in The Custody Modification Proceeding 261 Alper UYUMAZ Avukatlık Sözleşmesinde Ücrete İlişkin Bir Hükmün Bulunması ve Bunun Aşırı Yüksek Olması Durumunda İndirilmesi / Provisions Regarding The Fee in The Attorney Agreement and Reducing Exorbitant Fee 289 Burcu DEĞİRMENCİOĞLU 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Anayasa Mahkemesi İçtihatları Işığında Değerlendirilmesi / Evaluation of Law No.6284 on Protection of Family and Prevention of Violence Against Women in The Light of Constitutional Court Decisions

335 Ali Caner İNCESU / Gamze KAHRAMAN / Emine BALCI 6326 Sayılı Turist Rehberliği Meslek Kanunu ve Turist Rehberliği Meslek Yönetmeliği Üzerine Bir Değerlendirme / An Evaluation on The Tourist Guidance Professional Law No. 6326 and The Tourist Guidance Professional Regulation 353 Habibe İYİMAYA KAYAASLAN Siber Uzayda Ticaret ve Lex Mercatorıa / Trade in Cyberspace and Lex Mercatoria 383 Rabia SAĞLAM Normatif İsnat ve Hukuki Muhakeme: Bir Yargı Kararının Analizi Normative Imputation and Legal Reasoning: The Critic of A Judicial Decision

başkan’dan Değerli Meslektaşlarım, Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nin Temmuz-Ağustos 2023 sayısı ile karşınızdayız. * Ülkemiz Mayıs ayı itibariyle seçim sürecini geride bıraktı. Türkiye Barolar Birliği, seçmenlerin sandıkta gösterdikleri iradenin en doğru şekilde ortaya konabilmesi için yoğun bir çalışma dönemini geride bırakmış oldu. Ancak aynı zamanda yeni bir çalışma dönemi başladı. Hiç zaman kaybetmeden, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 28. Dönem Milletvekilliği seçimleri sonrasında yeni seçilen hukukçu milletvekillerine birer mektup göndererek ülkemizdeki 180 bin avukatın ve 27 bin stajyer avukatın meslek örgütü olan Barolarımızın çatı örgütü Türkiye Barolar Birliği'nin, mesleğimizin ve mesleğimizi icra ettiğimiz hukuk sistemimizin karşı karşıya kaldığını tespit ettiği tehditlere dikkat çektik. Halkın hak arama özgürlüğünün teminatı olan avukatlık mesleğinin derinleşen sorunlarını ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerimizin, sonuç alacak şekilde Meclis gündemine getirilmesi talebimizi ilettik. Umuyorum ki, bu yasama dönemini mesleğimizin sorunlarının önemli ölçüde çözüldüğü bir dönem olarak anabileceğimiz gelişmeler yaşanır. * Geleceğimiz için gösterdiğimiz çabanın enerjisini, tarihimizden alıyoruz. Kurtuluş’un ilk adımının atıldığı 19 Mayıs’ın 104. yıl dönümü coşkusunu Samsun’da; milletin azim ve kararlılığın vurgulandığı Amasya Genelgesi’nin coşkusunu ise Atatürk’ün 12 Haziran’da kente giriş yaptığı Cülüs Tepe’de yaşadık. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözüyle Amasya’da başlayan kutsal isyanın aşama aşama bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne eriştiği gibi, aynı azim ve kararlılıkla, ülkemizi gelecek yüzyıllara taşıyacağız. *

Dergimizin bu sayısında on bir makalemiz bulunuyor. Her biri, hukukun farklı disiplinlerinde akademik çerçevede katkılar sunuyor. Sosyal medyanın çokça tartışıldığı günümüz dünyasında sosyal medya düzenlemlerine ilişkin iki makalemiz bulunuyor. Keza, başkanlık sistemi tartışmalarına, Fransız yarı başkanlık hükümet sistemine ilişkin tarihsel ve hukuksal bir perspektifle katkı konuluyor. Depremin yarattığı acıları gidermek ve unutmak mümkün değil. Öte yandan deprem kuşağında yer alan Türkiye bakımından idarenin depremden kaynaklanan zararlardan sorumluluğu konusu her zaman güncel konulardan biri olmayı sürdürüyor. Bu konu bir makale çerçevesinde dergimiz sayfalarında yer alıyor. Aleyhe bozma yasağı, velayetin değiştirilmesi, avukatın ücret alacağı, AYM içtihadı bakımından 6284 sayılı Kanun, turist rehberliği mevzuatı, siber uzayda ticaret ve nihayet hukuki muhakeme gibi temalar etrafında hazırlanmış bilimsel çalışmalar son derece önemli konularda değerlendirmeler, tespitler içeriyor. Her sayımızda olduğu gibi dergimiz; yazarların, hakemlerin, dergi emekçilerimizin kolektif emeğinin ürünüdür. Bu kolektif emeğin bir parçası olan herkese şükranlarımı sunuyorum. Saygılarımla Av. R. Erinç SAĞKAN Türkiye Barolar Birliği Başkanı

s. 1-46 TBB Dergisi 2023 (167) TARİH VE HUKUK PERSPEKTİFİNDEN FRANSIZ YARI BAŞKANLIK HÜKÜMET SİSTEMİ FRENCH SEMI-PRESIDENTIAL SYSTEM OF GOVERNMENT FROM THE PERSPECTIVE OF HISTORY AND LAW Muhammed Ali AYDIN* Özet: Fransa’da 5. Cumhuriyet olarak ifade edilen ve 1958 Anayasası ile başlanan dönemde yarı başkanlık hükümet sistemi uygulanmaktadır. Yarı başkanlık hükümet sistemi, parlamenter sistemi esas almaktadır. Parlamenter sistemin altyapısı üzerine önemli yetkilere sahip bir Cumhurbaşkanı makamı eklenmiştir. Bu makalede Fransız 5. Cumhuriyet’e giden dönemin siyasi tarihi, 1958 Anayasası’nın hükümet sistemine ilişkin hükümleri, 1958 Anayasası dönemindeki siyasi hayat ve Fransız tipi yarı başkanlık hükümet sistemine dair hukuki bilgi ve değerlendirmeler yer almaktadır. Anahtar Kelimeler: Fransa, Yarı Başkanlık Sistemi, Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi, 1958 Anayasası, Fransız 4. Cumhuriyet Dönemi, 5. Cumhuriyet Dönemi, Güçlü Cumhurbaşkanı, Cohabitation, Concordance Abstract: In France, semi-presidential system of government has been practiced in the period starting with the Constitution of 1958, which is referred to as the 5th Republic. The semi-presidential system of government is based on the parliamentary system. On top of the infrastructure of the parliamentary system, the office of the President with significant powers was added. In this article, the political history of the period leading to the French 5th Republic, the provisions of the 1958 Constitution on the system of government, the political life during the period of the 1958 Constitution, and legal information and evaluations on the French type semi-presidential system of government are presented. Keywords: France, Semi-Presidential System, Semi-Presidential System of Government, 1958 Constitution, French 4th Republic, 5th Republic, Strong President, Cohabitation, Concordance * Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı, m.aliaydin0@gmail.com, ORCID: 0000-0002-6243-6083, Makalenin Gönderim Tarihi: 16.01.2023, Kabul Tarihi: 18.07.2023

2 Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi 1. GİRİŞ Klasik anayasa hukukunda; demokratik devlet sistemlerinin sınıflandırılmasında güçler ayrılığı ilkesi en temel kriter olarak görev yapar. Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin yetkilerinin ve birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen mekanizmaların niteliği bu demokratik yönetim biçimlerinin hükmetme rejimlerini belirler. Yetkilerin toplandığı yere ve yürütmenin tek veya çift başlı olmasına bağlı olarak başkanlık, yarı başkanlık veya parlamenter sistemlerden birisi ortaya çıkar. Tabii ki bu sistemler tek tip ve sınırları belli sistemler olmayıp aslında her bir demokratik ülkede farklı tonlarla olmak üzere bu sistemlerden birisi veya bunlara yakın karma bir model uygulanmaktadır. Fransız Cumhuriyeti’nin hükümet modeli yarı başkanlık sistemi olarak adlandırılan aslında katı güçler ayrılığına dayanan Amerikan başkanlık modeli ile İngiliz klasik parlamenter modeli arasında kalan bir modeldir. Bu makalede Fransa’nın yarı başkanlık modeli şu sistematik çerçevesinde incelenecektir: Fransız 5. Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan siyasi koşulları inceleyen tarihsel gelişim, 4. Cumhuriyetin anayasal sisteminin kurumlarının hukuki incelemesi, sistemin ön plana çıkan özellikleri, yürütme organının çift başının yetkileri, yürütme organının yasama ve yargı organlarıyla ilişkileri, yarı başkanlık sisteminde siyasi kültür ve son olarak yarı başkanlık modelinin genel bir değerlendirmesi. 2. TARİHSEL GELİŞİM Fransa’da 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki 25 yıllık siyasi hayatta General Charles De Gaulle çok önemli bir yere sahiptir. General De Gaulle 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya karşı direniş mücadelesi vermiş bir askerdi ve Fransızların milli kahramanıydı. Savaş sonlandığında De Gaulle iktidarı tek elinde toplamıştı. Yeni anayasanın hazırlanması görevini üstlenecek meclisin kurulmasıyla görevi bıraktı ve siyasetten çekildi. 4. Fransız Anayasası hazırlandı ve böylece 4. Fransız Cumhuriyeti resmen başlamış oldu. “Le Tripartisme” denilen ülkenin 3 büyük partisinin koalisyonuyla 4. Cumhuriyet dönemi başlamıştır. Merkez partisi MRP,1 sosyalist 1 Le Mouvement républicain populaire: Halkçı Cumhuriyetçi Hareket

3 TBB Dergisi 2023 (167) Muhammed Ali AYDIN parti SFIO ve komünist partinin 3’lü iş birliği partilerin hiçbirinin tek başına ülkeyi yönetmeye yeterli çoğunluk sahibi olmaması sebebiyle tek makul ihtimaldi. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kıtlık ve enflasyon ülke ekonomisini tehdit etmekteydi. Bunun üzerine bir de Fransa’nın sömürgelerinden olan Indochine2 kurtuluş savaşı başlayınca merkezsosyalist-komünist koalisyonu çatırdamaya başladı. 22 Mart 1947’de Indochine’e askeri operasyon için adım atmak isteyen hükümetin komünist bakanları hükümet dayanışmasını bozmamak için kararlar lehine oy kullanırken komünist partinin milletvekilleri oylamalara katılmıyorlardı. Kendi partilerinden üyelerin bakanlık yaptığı bir hükümetin icraatlarını desteklememek paradoksal bir tutumdu.3 Hükümetin savaşın finansmanı için maaşların bloke edilmesi tedbiri tepki oluşturmuştur. İşçilerin maaşlarının ödenmemesi, 25 Nisan 1947’de Troçkist bir grubun önderliğiyle Renault fabrikalarında grev başlamasına yol açınca ve komünist milletvekilleri de işçilerden yana ve hükümete karşı tavır alınca her ne kadar sosyalistler ilk başta komünist milletvekilleri olmazsa hükümetten çekilecekleri tehdidinde bulunsalar da komünist bakanların hükümetten uzaklaştırılmalarıyla üçlü koalisyon sonlanmış oldu.4 Marshall planından sonra soğuk savaş dönemi başladı. Komünistler sosyalistlere emperyalist Amerika’yla tüm güçleriyle mücadele etmeyi ve Marshall planına tümden cephe almayı teklif etti. 1947 yazındaki yerel seçimlerde sosyalistler komünistlerle ittifak yapmayı reddetti ve komünistler daha önce ellerinde olan birçok belediyeyi kaybetti. İpler gerilmişti ancak henüz kopmamıştı.5 Ekim 1947’de Marsilya’da tramvay bileti fiyatlarının artmasına tepki olarak Birleşik İşçi Konfederasyonu ve komünistlerin yönlendirmesiyle protesto gösterileri başladı. Gösteriler Marshall planına da tepki için fırsat oldu. Fransız kamuoyunda anti-komünist bir dalga oluştu ve tripartizmin sonu kesin olarak gelmişti ve Fransız siyasi hayatı tam 2 Hindistan ve Çin arasında kalan Asya kıtası karasında bulunan bölge: Vietnam, Laos, Kamboçya bu ülkelerdendir. 3 Jean Jacques Becker, Histoire Politique De La France Depuis 1945, Armand Colin Yayınevi, Paris, 2011, 10. Baskı, s.53 4 Becker, a.g.e., s.53 5 Becker, a.g.e., s.56

4 Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi anlamıyla parçalanmıştı.6 Fransız siyasi hayatında sağ, merkez, sosyalistler ve komünistler olmak üzere başlıca 4 kutup oluşmuştu. Fransız seçim sistemi 4. Cumhuriyet döneminde dar bölgeli seçim sistemi ve oransal olarak sandalye paylaşımıydı.7 Sosyalistler ve komünistler arasındaki iş birliği de sonlanınca Fransız siyasi hayatı tamamen parçalı bir yapıya büründü. Milletvekilleri kendi bölgelerinden kolaylıkla seçilebiliyordu ve mecliste oransal sandalye paylaşımı olduğundan güçlü ve durağan bir hükümet kurulamıyordu. Bu sebeple 4. Cumhuriyet döneminin toplam 11 yılında 27 hükümet kurulmuş ve dağılmıştır.8 Meclis çok partili, hükümetler ise koalisyon idi. Bu dönemlerde Fransa için artık geri ödeme zamanı gelmişti ve Fransa’nın sömürgeleri birer birer kurtuluş mücadelesi vermeye başlıyordu. Haziran 1955’te Tunus’a giden Pierre Menés France, Tunuslulara özerklik olarak tanımlayabileceğimiz “iç egemenlik” getiren bir anlaşmayı imzaladı. Mart 1956’da Tunus bağımsızlığını kazandı.9 4. Cumhuriyet döneminde Fransa dış politika açısından oldukça sıkıntılı bir dönemden geçiyordu. Soğuk savaş başlamıştı ve Amerika güçlü bir Avrupa ve yeniden silahlandırılmış bir Batı Almanya istiyordu. Fransa ise 2. Dünya Savaşında Almanya tarafından işgal edilmişti ve Almanya’nın yeniden silahlandırılmasından çekinmek için gayet makul gerekçeleri vardı. Buna ek olarak Indochine, Tunus, Fas, Madagaskar bağımsızlığına koşuyordu. Sömürgeler teker teker Fransa için kazançtan ziyade sürekli askeri operasyonlarla baskı altına alınması gereken, vakit, para ve asker gerektiren bataklıklara dönmüştü. Mendes’in başbakanlığı döneminde komünistler Almanya’nın yeniden silahlandırılmasına, merkez milletvekilleri Indochine politikalarına karşı çıkıyorlardı. Hükümet karar almakta zorlanıyor, etkin olamıyordu. Bu süreçte 1 Kasım 1954’te Cezayir’de ciddi saldırılar meydana geldi. Cezayir kurtuluş savaşı 4. Cumhuriyet’in sonunu getiren en önemli mesele olacaktı. Cezayir meselesinde de Fransız kamuoyu arasında da Fransız hükümeti koalisyon ortaklarında da sıklıkla olduğu gibi görüş birliği yok6 Becker, a.g.e., s.58 7 Becker, a.g.e., s.39 ve 63 8 Mehmet Merdan Hekimoğlu, Anayasa Hukukunda Karşılaştırmalı “Demokratik Hükümet Sistemleri” ve Türkiye, Detay Yayıncılık, Ankara, 2009, s.62 9 Becker, a.g.e., s.74

5 TBB Dergisi 2023 (167) Muhammed Ali AYDIN tu. Başbakan Mendes France, dekolonizasyonu yani eski sömürgelerin bağımsızlıklarının verilmesi politikasını benimsiyordu ancak İçişleri bakanı François Mitterrand; “Cezayir, Fransa’dır. Flandres’dan Kongo’ya tek yasa, tek ulus, tek meclis vardır!”10 diyordu. Cezayir’in Fransa’dan ayrılması ve bağımsızlığına karşı Fransız kamuoyunda ciddi muhalefet vardır. Çünkü Cezayir Indochine gibi ülkeye çok uzak değil tam tersine yakındı, orada ciddi miktarda Fransız yerleşimci vardı bunlara ek olarak yer altı kaynakları da mevcuttu; Tunus gibi maden yönünden fakir değildi. 1957’de sosyalist Guy Mollet başbakan oldu. Guy Mollet, Cezayir’in kendi yasalarını çıkarmasına izin verdi ve Cezayir politikasını “1-Ateşkes 2-Serbest seçimler 3-Pazarlık” olarak özetledi. Ancak işler istenildiği gibi gitmedi ve zaten meclis desteği güçlü olmayan Guy Mollet görüşme yoluyla meseleyi çözmekten uzak kaldı. İngiltere ve Fransa’nın haklarını elinde tuttuğu Süveyş kanalı, Mısır’ın lideri Cemal Abdünnasır tarafından millileştirilince, zaten Arap milliyetçiliği ideolojisiyle hem maddi hem de manevi olarak Cezayir bağımsızlıkçılarına destek çıkan Mısır’a gözdağı vermek amacıyla İsrail ve İngiltere ile iş birliği halinde Fransa, bölgeye komandolar çıkardı. Amerika, Sovyet Rusya ile soğuk savaş döneminde olduğu için Arap devletlerin tepkisini çekip de onları Sovyet Rusya’nın kucağına atmamak için bu operasyonu kınadı. Sonrasında Amerika, Birleşmiş Milletler vasıtasıyla Fransa’nın başarılı olan bu askeri operasyonlardan bir menfaat elde etmesini engelledi. Komünistler Cezayirli bağımsızlıkçıların (FLN) Ulusal Kurtuluş Cephesine sempati duyuyorlardı. Cezayir’in elde tutulabilmesi için yapılması gereken müdahaleler ekstra finans kaynakları gerektiriyordu ve bunun için konulmak istenen yeni vergilere karşı komünistler karşı oy kullanıyorlardı. Kamuoyu ise tam anlamıyla paramparçaydı; Ulusal Kurtuluş cephesine sadece sempati duyanlar, FLN’ye valizlerle silah ve para taşıyanlar, Cezayir’in Fransa’da kalmasını isteyenler ancak Fransa’nın savaş suçlarına karşı çıkanlar, Cezayir isyanının her türlü şekilde bastırılmasını destekleyenler ve benzeri birçok grup. Mendes France, bu bölünmüşlüğü ve Fransa’nın durumunu isabetli olarak “ulusal spazm” olarak adlandırdı.11 10 “L’Algérie, c’est la France. Des Flandres au Congo, il y a la loi, une seule nation, un seul Parlement!” 11 Becker, a.g.e., s.85

6 Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi Cezayir tam anlamıyla Fransa’nın savaş bölgesi olmuştu. 1958’de Tunus sınırında bir FLN kampını vurma amacıyla Fransa savaş uçaklarıyla bombardıman yaptı ancak sonuç tam bir felaketti; öldürülen 69 kişiden 21’i çocuktu. Bu katliam hükümetin sonunu getirdi, hükümet dağıldıktan sonra 1 ay yeni hükümet kurulamadı. 13 Mayıs 1958’de merkez parti MRP’den Pierre Pflimlin başbakanlığa aday oldu.12 Aynı tarihte Cezayir’de Fransa’nın oradaki hükümeti görevini yürüten yönetim Fransız General Massu tarafından darbeyle ele geçirildi. Cezayir’deki Fransız yerleşimcileri ve askerler Cezayir’in bağımsızlığına karşı poziyondalardı. Fransız General, Cezayir’de askerleriyle Halkın Selameti Komitesi (Le Comité de Salut Public)’ni kurdu. Darbeci komite Cezayir’in bağımsızlığına engel olacağını düşündükleri milli kahraman General Charles De Gaulle’ün iktidara getirilmesini istediler, Fransa’da da Cezayir’in Fransa’nın bir vilayeti olarak kalmasını isteyenler de General Charles De Gaulle’ü istiyorlardı.13 General De Gaulle “cumhuriyetin iktidarını üstlenmeye hazır olduğunu” bir basın toplantısıyla bildirdi.14 Kamuoyu De Gaulle’ün liderliğine hazır olduğunu ortaya koyunca Pflimlin çok kısa süren başbakanlığını istifayla sonlandırdı. Cumhurbaşkanı De Gaulle’e hükümeti kurması için başbakanlık teklif etti ancak De Gaulle’ün 2 şartı vardı: 1- Meclis kendisine tam yetki versin, olağanüstü yetkilerle kuşatılsın çünkü kriz zamanında yasa tartışmaları yapmak için geniş vakit yoktur. 2- 1946 Anayasası’nın öngördüğü anayasa değişikliği yolunun bir anayasa değişikliğiyle değiştirilmesi. Çünkü 1946 Anayasası’nın değiştirilme usulü çok zordur ve anayasanın kendisi de değiştirilmelidir zaten.15 De Gaulle istediği yetkileri elde etti. Başbakan olarak atandı ve anayasa değişikliği yapabilmesi için yetki verildi. De Gaulle tam yetkiyle donatılmış olarak anayasa taslağını meclisten geçirmeden halk 12 Becker, a.g.e., s.87 13 M. Eric Sales, Galatasaray Üniversitesi 2009-2010 Droit Constitutionnel Yayınlanmamış Ders Notları 14 Berbard Chantebout, Bréve Histoire Politique et İnstitutionnelle de la 5. République, Armand Colin Yayınevi, Paris, 2004, 1. Baskı, s.7 15 M. Eric Sales, Galatasaray Üniversitesi 2009-2010 Droit Constitutionnel Yayınlanmamış Ders Notları

7 TBB Dergisi 2023 (167) Muhammed Ali AYDIN oylamasına sunmak gibi bir yetki de almış oldu. Meclisin onaylamadığı bir anayasa değişikliği Fransız anayasal sisteminde ilk ve tekti. Hukuken tamamen tartışmalı şekilde anayasa değişiklikleri gerçekleştirildi, hazırlanan anayasa “De Gaulle için De Gaulle tarafından” (par de Gaulle, pour De Gaulle) sloganıyla eleştirildi. Halkoylaması da anayasa oylaması değil de De Gaulle’ün cumhurbaşkanlığının plebisitine dönüştüğü şeklinde eleştiriler aldı. Ancak sonuç itibariyle 5. Cumhuriyet Anayasası 4. Cumhuriyetten farklı bir sistemle ve ilkelerle kabul edilmiş oldu. 3. HUKUKİ İNCELEME Fransız 4. Cumhuriyet döneminde siyasi istikrarsızlık olduğu çok açıktır. 2. Dünya Savaşında Almanya tarafından yenilgiye uğratılan ve işgal edilen Fransa bu dönemde emperyal geçmişiyle hesaplaşmakta zorunda kaldı. Eski sömürgeleri zaten zayıflamış olan Fransa’ya karşı teker teker isyan ettiler. Önce Uzakdoğu sömürgeleriyle boğuşan Fransa daha sonra Tunus’un, Fas’ın bağımsızlığını tanımak zorunda kalmış, en son da Cezayir’in şiddetli mücadelesiyle karşılaşmıştır. Her ne kadar ülke savaştan çıkmış olup, bir yandan da sömürgeleriyle uğraşmak zorunda kalsa da anayasa hukukçularına göre Fransa’nın 4. Cumhuriyetinin bu kadar kısa sürede sonuçlanması ve siyasi istikrarsızlığın bu döneme damgasını vurmasının sebebi 4. Cumhuriyet Anayasası’nın öngördüğü kurumlar ve sistemlerin sorun çıkaran türde işlevsizlikleridir. Dmitri Georges Lavroff 4. Cumhuriyetin kurumlarında ‘gizli fonksiyonsuzluk’ olduğu görüşündedir.16 Anayasa hukukçularının genel kanaatine göre kurumsal işlevsizlik kaçınılmaz olarak siyasi istikrarsızlık yaratıyordu ve sonuç olarak gerçekleşen siyasi parçalanmışlık ve istikrarsızlık da kurumların işlevsizliğini artırıyordu. Bu görüşün devir daim yapan bir kısır döngü olarak adlandırılması mümkündür. 4. Cumhuriyetin kurumlarının işlemezliği 2 aşamada incelenebilir. İlk sebep seçim sisteminin siyasi parçalanmışlığa yol açma eğiliminde olması, ikinci sebep ise anayasal kurumların (avam kamarası ve senato, hükümet, başbakan, cumhurbaşkanı) birlikte çalışabilecek 16 Dmitri Georges Lavroff, Le Droit Constitutionnel de la 5. République, Dalloz Yayınevi, Paris, 1997, 2. Baskı, s.65

8 Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi şekilde yetki paylaşımlarının yapılmamış olması, rasyonelleştirilmiş parlamentarizm uygulamalarının olumlu sonuç vermek yerine çözümsüzlüğün parçası olmasıdır. 4. Cumhuriyetin seçim sistemi seçim çevresi düzeyinde nispi temsil sisteminin (la représentation proportionnelle dans le cadre départemental) uygulanması, artık oyların ise en kuvvetli ortalama usulüne (méthode de la plus forte moyenne) göre dağıtılmasıdır.17 Seçim çevresi düzeyinde nispi temsil sisteminde, her parti o seçim çevresinde çıkan milletvekili sayısı kadar aday içeren bir listeyle seçime katılır. Seçmenler partilerin adaylarına oy verirler. Kural olarak her parti aldığı oy oranında milletvekili çıkarır.18 Nispi temsil sistemi, temsil bakımından adildir; ama istikrarsız ve zayıf hükümetlere yol açar.19 Meşhur Fransız anayasa hukukçusu ve siyaset bilimcisi Maurice Duverger’ye göre nispi temsil sistemi çok parti sistemine sebep olur. Bu da siyasi istikrarsızlığa sebep olur ve demokrasinin işlemesini zorlaştırır.20 Seçim çevresi düzeyinde nispi temsil sistemi, oyların ülke çapında oranına göre meclis sandalye dağılımının değil belirlenen seçim bölgelerinde ortaya çıkan oranlara göre sandalyelerin dağıtılmasıdır. Bu sebeple bu sistem ülke çapında temsil kabiliyetine sahip olmasa bile bir bölgede milletvekili çıkarabilecek çoğunluğa sahip olan partilerin de mecliste yer alabilmesine fırsat vermektedir. Demokrasiyi halkın görüşlerinin mecliste temsil edilmesi olarak tanımlarsak, dar bölgeli seçim sistemi mikro azınlıklara dahi temsil edilebilme fırsatı vermesi nedeniyle oldukça demokratiktir. Ancak Pierre Pactet’ye göre nispi temsil sistemi rejimin işleyişinde ciddi anlamda negatif bir rol oynamıştır. Nispi temsil, siyasi konular hakkında bölünmüş pozisyon alışları kristalleştirmiştir.21 Nispi temsil sistemi durağan meclis çoğunlukları oluşmasına fırsat vermemiş, 4. Cumhuriyeti yalnızca “meclis rejimi” değil “partiler rejimi” yapmıştır. Meclis zaten kendi aralarında bölünmüş ve birbirlerine ağır surette muhalif olan partilerin oyun sa17 Pierre Pactet/Ferdinand Mélin-Soucramanien, Droit Constitutionnel, Sirey université Yayınevi, Paris, 2006, 25. Baskı, s.299 18 Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Ekin Yayınevi, Bursa, 2022, 31. Baskı, s.139 19 Gözler, a.g.e., s.143 20 Gözler, a.g.e., s.144 21 Pactet/Mélin-Soucramanien, a.g.e., s.307

9 TBB Dergisi 2023 (167) Muhammed Ali AYDIN hası olmuştur.22 Fransızların 4. Cumhuriyetin başında oluşturdukları tripartizm uzlaşısı merkez-sosyalistler-komünistlerin uzlaşmasıydı. Ancak 4. Cumhuriyetin henüz başında bu uzlaşı sonlanmıştır ve parçalı bir yapı oluşmuştur. Soğuk savaş döneminin başlamasıyla beraber komünistler Sovyet Rusya’ya yakın bir duruş benimsemişlerdir. Buna karşılık sağcılar ve merkez sağcı Gaullistler Amerikancı bir tutum içerisindeydiler. Sosyalistler ise süreç boyunca sola yakın olmakla beraber iki arada bir derede görünümü vermişlerdir. Siyasi parti disiplini sağlam olan Fransa’da ideolojik bölünmüşlüğe ek olarak parti kamplaşmaları da meclisteki bölünmüşlüğü artırmıştır. Seçim sistemi ve Fransızların siyasi bölünmüşlüğü hükümetlerin kurulmalarını ve dahi dağılmalarını zorlaştırmıştır. 4. Cumhuriyet Anayasası’nda parlamentonun üstünlüğü ilkesi benimsenmiştir, ortaya koyduğu düzensizlikler ise reformlarla düzeltilemeyecek kadar büyüktür.23 Parlamentonun egemenliği hükümetin parlamentoya karşı sorumlu olması, yasama prosedüründe hâkimiyetin mecliste olmasını (meclis gündeminin milletvekilleri tarafından belirlenmesi, yasa komisyonlarındaki milletvekillerinin hâkim rolü), hükümet üyelerinin halen vekil sıfatını taşımalarını ifade eder.24 2 kanatlı bir meclis vardır ve avam kamarası senatoya göre daha çok yetkiye sahiptir. Millet meclisi (avam kamarası-l’assemblée nationale) doğrudan halk tarafından tek dereceli seçimle belirlenirken senato üyeleri college electorale denilen ikinci seçmenler tarafından seçilirler. Cumhurbaşkanının atama yetkileri azaltılmıştır ancak pratikte vesayet yetkileri dikkat çekecek şekilde kullanılmıştır. Cumhurbaşkanı 7 yıl için parlamento tarafından seçilmektedir ve siyasi olarak sorumsuzdur. İşlemleri başbakan veya ilgili bakan tarafından karşı imza ile imzalanır, sembolik atama yetkileri vardır, hükümeti seçemez, onu idare edemez. Başbakan (o dönemdeki adıyla bakanlar konseyi başkanı-Le Président du Conseil des ministres) yürütme organının gerçek şefidir, siyasi olarak sorumludur, bakanlar üzerinde otoritesi vardır.25 Görüleceği üzere 4. Fransız Cumhuriyeti Britanya Parlamenter sistemine oldukça yaklaşmıştır. Bizim 1961 anayasal sistemimize oldukça ben22 Becker, a.g.e., s.49,50 23 Hugues Portelli, Droit Constitutionnel, Dalloz Yayınevi, Paris, 1999, 3. Baskı, s.121 24 Portelli, a.g.e., s.122 25 Pactet/Mélin-Soucramanien, a.g.e., s.299,300

10 Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi zemektedir. Yetkisiz ve yalnızca danışman görüntüsü veren sembolik lider cumhurbaşkanı, meclise karşı sorumlu gerçek yürütme organı hükümet ve yasaları yapan çift kanatlı bir meclis mevcuttur. Hükümetin parlamentoya karşı siyasi sorumluluğu güvenoyu için de gensoru oylaması için de mutlak çoğunluk26 aranması nedeniyle yürütme organının özerkliğinin artması şeklinde bir noktaya oturmuştur.27 Zaten hükümetin düşürülmesi yasama döneminin ilk 18 ayında ileri sürülemez ve daha sonra da ancak daha önceki 18 aylık süreç içerisinde anayasada şartları öngörülen 2 hükümet krizi atlatılmışsa mümkün olabilir. Hükümet krizleri ifadesi de bir bakan aleyhine gensorunun oylanması ve hükümet tarafından sorulan güvenoyunun reddi anlamına gelir.28 Bu öngörülen anayasal kurallar parlamentarizmin rasyonelleştirilmesi olarak ifade edilen araçlar olup, meclis dağınık olsa da hükümetler kurulduysa devam etsin mantığını taşımaktadırlar. Ancak seçim sistemi ve ülkenin siyasi parçalanmışlığı sebebiyle mecliste tek başına iktidar olabilecek çoğunluklar oluşmuyordu. Kurulan hükümetler 1- Merkez sağ, 2- Merkez sol, 3- Birlik uzlaşıları sayesinde oluşuyorlardı.29 Meclisin yanında hükümet de parça parça idi ve koalisyon sonucunda oluşuyordu. Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm kuralları nedeniyle (18 ay, 2 hükümet krizi, mutlak çoğunluk) her nasılsa kurulabilmiş hükümet devrilemiyordu. 21 Haziran 1947’de Ramadier hükümetinin kurulmasıyla çifte kuruluş teorisi ortaya çıktı; hükümetin tüzel kişiliği vardır, önce başbakan seçilir daha sonra hükümet oluşturulur ve bu çifte bir işlemdir. O sebeple hükümet kurumu gensoru ve güvenoyu ile ortadan kaldırılmadan da hükümet üyeleri değişebilir. 4. Cumhuriyette gelenek hâline gelen bu uygulama tam 21 değişik hükümetin gensoru veya güvenoyu olmadan göreve gelip gitmesini sağlamıştır.30 Hugues Portelli bu durumu dislokasyon olarak ifade etmiştir ve bu görüş sayesinde hukuki olarak tek hükümet varken sosyalistler, komünistler, merkez siyasetçiler, sağcılar neredeyse dönüşmeli olarak hükümette görev yapmışlardır. Aynı hükümette farklı partilerden ve farklı görüşlerden milletvekillerinin 26 Mutlak çoğunluk meclis üye tam sayısının çoğunluğunu ifade eder. 27 Portelli, a.g.e., s.127 28 Pactet/Mélin-Soucramanien, a.g.e., s.304 29 Lavroff, a.g.e., s.66 30 Portelli, a.g.e., s.127

11 TBB Dergisi 2023 (167) Muhammed Ali AYDIN görev yapması ve bir bakan gelirken diğerinin gitmesi gibi sebeplerle hükümet dayanışması ilkesini yok etmiştir ve hükümetin parlamenter sistemde olan kolejyal yapısını ve hükümetin meclise karşı birlikte sorumluluğunu de facto (fiilen) olarak ortadan kaldırmıştır. Pierre Pactet’ye göre hükümetteki bakanlar kendi partilerinin menfaatlerine göre hareket etmişler ve onların temsilcileri olmuşlardır.31 Sonuç olarak 4. Cumhuriyet; parlamentonun üstünlüğü ve yürütmenin zayıflığı kavramlarıyla özetlenebilir.32 4. Cumhuriyetin rasyonelleştirilmiş parlamenter sistemi başarısızlığa uğramıştır. Dar bölgeli nispi temsile dayanan seçim sistemi çok partili meclise sebep olmuştur. Hükümet kurulmasını mutlak çoğunluk şartına bağlayan anayasa kuralı ise çok parçalı meclis nedeniyle hükümetleri koalisyon sonucu oluşmaya zorlamıştır. Zıt görüşlü ve soğuk savaş dönemi nedeniyle cepheleşmiş partilerin oluşturdukları koalisyonlar da zayıf olmuş ve ülke gerektiği gibi yönetilememiştir. Eski sömürgelerin isyanları Fransa’yı sürekli kriz dönemi içerisinde bırakmış ve 4. Cumhuriyetin sonu Cezayir’de yapılan ve Charles De Gaulle’ün başbakan olarak atanması ve Cezayir’in Fransa’ya bağlı olarak devam ettirilmesi talebini dile getiren bir Fransız bölüğünün yaptığı darbeyle gelmiştir. 4. SİSTEMDE ÖNE ÇIKAN ÖZELLİKLER Fransız yarı başkanlık sisteminde hükümet, başbakan ve güçlü bir cumhurbaşkanı vardır. Genel olarak kabul edilen görüşe göre Fransız yarı başkanlık sistemi parlamenter sistem ile Amerikan başkanlık sisteminin arasında kalan bir sistemdir. Fransız yarı başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran esas nokta yürütme organının yasama organına karşı güçlendirilmesidir. Türk akademisyenler de yürütme organının meclise karşı yetkilerinin genişlemiş olduğu noktasına odaklanarak Fransız sistemini kategorize etmişlerdir. Ümit Kardaş’a göre “yürütme, yasama aleyhine güçlendirilirken; başkan, başbakandan güçlü kılınmış egemenlik altına alınmış bir parlamento yaratılmıştır.” Kardaş, meclisin zayıflatılmasının bir tehlike olduğuna işaret etmiştir.33 Ümit Kar31 Pactet/Mélin-Soucramanien, a.g.e., s.307 32 Portelli, a.g.e., s.129 33 Ümit Kardaş, Hukuk Devlete Sızabilir mi?, Timaş Yayınevi, İstanbul, 2006, 1. Baskı, s.111

12 Tarih ve Hukuk Perspektifinden Fransız Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi daş yasamaya karşı yürütmenin güçlendirilmesine karşı toptan karşı çıkıp güçlü yasama organını tercih ederken Nur Vergin de Fransız sisteminde yürütmenin güçlendirildiğini belirtip bunun “tek adam” rejimi olmadığını iddia etmektedir.34 Öncelikle belirtmeli ki; 5. Cumhuriyetin oluşturduğu hükümet etme şekli tamamıyla özgündür. Kuvvetler ayrılığı ilkesine farklı bir açılım getirmiştir. Klasik parlamenter sistemden kırptıklarıyla ve ona yaptığı rötuşlarla farklı bir hükümet sisteminin ortaya çıktığı açıktır. Genel kabul olarak yürütme organının yasama organına karşı güçlendirildiği; bir bütün olarak yürütme organının yetkilerinin artırıldığı bir gerçektir. Ancak olaya salt bu bakış açısıyla yaklaşmak oldukça yüzeysel kaçar ve bizi bu sistem hakkında yanlış bir kanaat sahibi olmaya götürür. Bu bölümde yarı başkanlık modelinin genel özelliklerini, ona rengini veren, ana hatlarını ortaya koyan farklılıklarına değineceğim. Detaylara ise sonraki bölümlerde yoğunlaşacağım. Yarı başkanlık sistemini Amerikan başkanlık sisteminden ve parlamentarizmden ayıran özellikler şunlardır: 1- Devlet başkanının halk tarafından genel oyla seçilmesi 2- Devlet başkanının önemli anayasal yetkilere sahip olması 3- Yürütme fonksiyonunu icra eden ve meclisin güvenine tâbi olan bir başbakan ve hükümetin yer alması35 Anayasa hukukçusu René Carré de Malberg klasik parlamenter sistemin bir muhalifi olarak Fransız ihtilalinden beri gelişmiş olan meclisin iradesi toplumun iradesine eşittir ve çoğunlukta olan görüş her zaman haklıdır anlayışına karşı meclisin aslında oligarşik bir cemiyet olduğunu, meclisin görüşünün de her zaman toplumun genel iradesini yansıtmayacağını, yansıtsa bile her zaman doğru olmayacağını klasik parlamenter sistemde meclisin ortaya koymuş olduğu iradesine karşı temsil edilenlerin karşı koyma ihtimali olmadığını belirtmiştir. Ona göre sözü yeniden egemenliğin gerçek sahibi olan halka vermek gerekmekteydi. Yasa yapan parlamentonun gücü sınırlanma34 Nur Vergin, Yarı Başkanlık Sistemi, Yeni Türkiye Dergisi-Başkanlık Sistemi Özel Sayısı (Mart, Nisan 2013 Sayı:51), s.450 35 Serap Yazıcı, Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri (Türkiye için bir değerlendirme), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2011, 1. Baskı, s.101

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1