

Teşkilat Yapısı, İşleyişi ve Cezaya Alternatif Tedbirlerin Uygulanması Açısından İngiltere ...
556
GİRİŞ
Çocuk Adalet Sistemleri, tüm dünyada çocuğa ilişkin toplumsal
algının ve uluslararası çocuk hakları paradigmasının geçirdiği deği-
şim ve bu ikisinin etkileşimi ışığında şekillenmekte.
Bu iki dinamiğin çoğu zaman aynı yönde bir ivme sağlamadığı-
nı söyleyebiliriz. Yasa koyucular, çocuğa ilişkin kalıplaşmış kültürel
algılar ve “suça- suçluya” yönelik yaklaşımların statükoyu muhafaza
edici etkisi ile uluslararası çocuk hakları paradigmasının çocuk dostu
yaklaşımı etkisi arasında tabiri caizse salınmakta. Bazı ülkelerin bu
süreçte diğerlerine göre daha istikrarlı “iyi örnek”ler ortaya koyduğu
genel olarak kabul ediliyor. Toplumsal ihtiyaç ise bu süreçte değişimi
tetikleyen dinamik görevinden ziyade turnusol kâğıdı işlevi görmekte.
Yani kâğıt üzerinde tasarlanan normların, kurumlar ve işleyişin sos-
yal gerçeklikteki yaraya ne kadar deva olduğunu anlayabilmek için
olguya ilişkin bazı rakamlara başvuruluyor. Bunlar çoğunlukla suçta
tekerrür oranı, sisteme yeni giren çocuk sayısı, özgürlüğünden yok-
sun bırakma yaptırımına başvurma oranı ve özgürlüğünden yoksun
bırakılan çocuk/gün sayısı gibi sayısal veriler. Bu oranlar güncelle-
nerek- önceki yıllarla karşılaştırılarak-çocuk adalet sisteminin “iyi
örnek”lerden sayılıp sayılmadığına karar verilmekte. Bu değerlendir-
mede salt nicel verilere dayanmanın yarattığı zaafı bir tarafa bıraksak
dahi sosyal gerçekliğin kendine özgü biricik yönlerini birer girdi ola-
rak kabul etmeden yapılan bu karşılaştırmanın yüzeyselliği çok açık.
Öyle ki ülkelerin nüfusu, çocukların nüfus içindeki oranı, ülkenin sos-
yal-refah durumu, toplumsal hizmetlerin yapılanması ve yoğunluğu,
suça yönelen çocukların yaşadıkları toplumsal ortam hatta endüstri-
leşme, kentleşme oranları gibi sosyal gerçekliğin özgünlüğünü ortaya
koyan yapısal unsurlar bu karşılaştırmalarda dışarıda bırakılmakta.
Bu, aslında resmin bir kısmına odaklanmak anlamına gelse de farklı
ülkelerin çocuk adalet sistemlerini karşılaştırmaya devam ediyor, “iyi
örnekleri” bulmaya çalışıyoruz. Çünkü suça sürüklenen/korunmaya
muhtaç çocuk olgusunun devinimi –belki de her sosyal olgu kadar-
hukukta hızlı bir değişimi yasa koyucuya bir zorunluluk olarak da-
yatmakta. Sosyal gerçekliğin var olan normlar ve yargısal- kurumsal
yapıya sığmadığı durumlarda aslında yapılması gerekenin iki başlı
bir çalışma yürütmek olduğu söylenebilir: Birincisi sosyal gerçekliğin
anlaşılabilmesini mümkün kılacak nicel ve nitel verileri birleştiren
saha çalışmaları yürütmek ve bu çalışmaların sürekliliğini sağlayarak