Background Image
Previous Page  529 / 537 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 529 / 537 Next Page
Page Background

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

528

6. Çoğunluğun çalışma biçimi, muhakemeyi organik bir bütün ola-

rak görmek yerine, varılan sonucun (öldürme suçundan mahku-

miyet ve azami ceza) izlenen yoldan (Sözleşme’nin 3. maddesinin

ihlali suretiyle elde edilen delillerin kabulü) etkilenmemesi için,

muhakemeyi çeşitli bölümlere ayırmak, ayrıştırmak ve analiz et-

mek şeklinde olmuştur. Bize göre, böyle bir yaklaşım sadece bi-

çimci değil, ama aynı zamanda gerçeklerden de uzaktır; çünkü

bu yaklaşım, ceza davasının yürütüldüğü pratik bağlamı ve bir

muhakeme sürecinde işleyen dinamikleri bütünüyle görmezden

gelmektedir. Çoğunluk görüşü, nedensellik zincirini ‘kırdığı’nı

söylediği ikrarın, başvurucunun suçlandırıcı delillerin dışlanma-

sı talebinin reddedilmesinden hemen sonra verildiğini ve bütün

delillerin duruşmada sunulmasından sonra ayrıntılı olarak tekrar

edildiğini görmezden gelmektedir. Başvurucu bu delillerin yar-

gılamadan dışlanmasını sağlayamayınca, polislerin emri üzerine

yerini gösterdiği ve suçluluğunu açıkça ortaya koyacak tıbbi ve

diğer güçlü delillerin dava mahkemesinin önünde olduğunu gör-

müştür. Hem savcının ve hem de J.’nin anne babasının avukatla-

rının, başvurucunun ikrarının ‘hiçbir değeri olmadığı’ şeklindeki

iddialarını biz de söylemek istiyoruz; çünkü başvurucu, kanıtla-

nacak her şeyin kanıtlanmasından sonra ikrarda bulunmuştur.

İşte problemin özü buradadır ve bu konudaki savunmalara katıl-

mamak güçtür.

7. Bize göre, delillerin Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlali suretiyle

elde edilmelerinin ve daha sonra yargılamada kabul edilmele-

rinin, davanın daha sonraki seyrinde ve sonucu üzerinde hiçbir

etkisinin bulunmadığı söylenemez. Başvurucunun sadece duruş-

ma öncesinde verdiği ifadelerin dışlanmasının, Sözleşme’nin 3.

maddesinin ihlalinin sebep olduğu kusurun düzeltilmesinde bir

yararı olmuşsa bile sadece çok küçük bir yararı olmuştur. Suçlan-

dırıcı deliller bir kez kabul edildiğinde, başvurucunun savunma

özgürlüğü bütünüyle değilse bile önemli ölçüde kısıtlanmış olur

ve kendisine isnat edilen suçlardan mahkumiyeti kaçınılmaz hale

gelir. Davaya katılan iddia taraflarının yargılamanın hemen ba-

şında, başvurucunun kendini etkili bir şekilde savunma yeteneği

üzerinde ciddi şüphe bulunduğunu söyleyerek bu kaçınılmazlığı

dile getirmeleri, görüşümüzü teyit etmektedir.