Background Image
Previous Page  407 / 413 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 407 / 413 Next Page
Page Background

Yargıtay Kararları Işığında Türk Ceza Kanunu’nda Meşru Savunma

406

lemeyeceğini belirtmiştir

31

. Ancak Yargıtay bir kararında

“silahsız da

olsa saldırgan kişilikleri oldukları anlaşılan maktullerin yoğun saldırısı yasal

savunma hakkı doğurur”

diyerek, savunmanın orantılı olması şartıyla

ilgili farklı bir karar vermiştir

32

.

cc)

Savunmanın Saldırıya ve Saldırana Karşı Yapılması

Meşru savunma açısından savunmanın, saldırının bir sonucu ol-

ması ve saldırana karşı yapılması gerekmektedir

33

. Bu sebeple saldırıyı

yapanın da belli olması gerekir.

2. Meşru Savunmada Sınırın Aşılması

TCK’nın 27 nci maddesi meşru savunmada sınırın aşılması konu-

sunu düzenlemiştir. Buna göre

“Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde

31

“…Saldırıya uğrayan hak ile savunma arasında denge aranmalıdır. Kendisini bir

sopa ile döven kimseyi tabancasını ateşleyerek öldüren failin davranışı arasın-

da dengenin bulunduğundan söylenemez. Bu denge saldırı ve savunmada kul-

lanılan araçlar bakımından aranmalıysa da, bunu araçların özdeşliği biçiminde

anlamamak gerekir. Bu itibarla saldırganın kullandığından daha etkili bir aracı,

saldırıyı önleyecek biçimde kullanmış olan failin, denge (nispet) koşuluna aykırı

davrandığı söylenemez. O halde, yasal savunma; failin ağır ve haksız bir saldırıyı

kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki-

dir

YCGK. 06.02.1995, E. 1994/1-341, K. 1995/6;

www.kazanci.com

, (Erişim Tari-

hi:26.04.2013).

32

“Olay günü mesai sonu, arkadaşı Ramazan A. ile karşılaşan sanığın, adı geçen kişi

ile Avcılar’da bulunan Seyisoğlu adı ile bilinen lokantaya gittiği, bir masaya otu-

rup sipariş verdikleri, daha önce bu lokantaya gelmiş maktül ve arkadaşlarının bir

başka masada oturdukları sırada, maktüllerden Kemal K.’nın ses sanatkarından

mikrofonu alarak Kürtçe şarkı söylediği, şarkının bitiminden sonra bir ara Kemal

K.’nın sanığın masasına giderek, sanığın da mensubu bulunduğu Emniyet Teş-

kilatına küfrettiği ve hakaretamiz sözler sarfettiği, sanığın hadise çıkmaması için

maktüllerin masasında oturan Hüseyin C.’den, Kemal K.’yı almasını rica ettiği,

müşterilerin de araya girip doğan tatsız havayı yatıştırmak istediği sırada, maktül

Ali Haydar A.’nın bıçakla sanığın masasına yürüdüğü, diğer maktül Kemal K’nın

da sandalye ile sanığa vurup, onu yere düşürdüğü, kalkmak isterken darbelerin

devam etmesi sonucu silahı ile ateş etmeye başladığı, önce sandalye ile vurmakta

olan maktül Kemal’e, ateş edip kaçmak isterken, diğer maktülün de sandalye ile

üzerine gelmekte olduğunu görünce ateş edip onu da öldürdüğünün” kabul edil-

mesi; maktüller ve arkadaşlarının dosya içeriğinden açıklıkla anlaşılan saldırgan

kişilikleri, sanığın birden çok kişinin aynı anda bıçaklı ve sandalyeli saldırısına

muhatap olması, uğradığı saldırının yoğunluğu karşısında hedef seçerek ateş et-

tiğinin kesinlikle belirlenememesi, ateş etmeye başlamasına rağmen maktüllerin

saldırılarına devam ettiğini görünce ardı ardına ateş etmesinin doğal karşılanması

gerektiği gözönünde tutulduğunda, sanığın yasal savunma şartları içinde hare-

ket ettiği ve savunmada aşırılığa kaçmadığının kabulünde zorunluluk bulun…”

Yargıtay 1. CD., 23.12.1992, 2807/2966, ( Vural, Savaş /Sadık, Mollamahmutoğlu,

Türk Ceza Kanununun Yorumu, Ankara 1999, s. 946).

33

Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 547.