Previous Page  12 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 12 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (122)

Semih Batur KAYA

11

luğun gerçek anlamda bir anlama kavuşması için siyasal alana da ta-

şınabilmesi gerekir. Dolayısıyla siyasi partilerin esas işlevlerinden biri

de burada ortaya çıkmaktadır; zira siyasi partiler aracılığı ile bireyler

ortak düşünce ve görüş etrafında örgütlü bir şekilde toplanabilmekte

ve böylece bir yandan sosyal hayattaki dinamizmi siyasal hayatta ak-

tarırken diğer yandan hak ve özgürlüklere ilişkin ihlallere karşı etkin

bir şekilde mücadele edebilmektedirler.

İşte bu makalede siyasi partilerin sosyal hayattaki çoğulculuğu ve

farklılıkları, siyasal alana ve iktidar pratiğine taşımaları sonucunda

gerek hak ve özgürlüklerin ihlalleri ile etkin mücadele edebilmeleri

bakımından gerekse çoğulcu demokratik bir siyasal ve devlet meka-

nizmasının kurgulanmasındaki işlevleri bakımından önemi vurgu-

lanmaktadır. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi’nin siyasi partilere

ilişkin kararları incelenerek Mahkeme’nin siyasi partilere ve bunun

üzerinden genel olarak siyasi ve toplumsal hayattaki çoğulculuğa yak-

laşımı belirlenmeye çalışılmıştır. Burada Anayasa Mahkemesi’nin pa-

radigmasını dayandırdığı üç önemli konum tespit edilmiştir.

Birincisi Cumhuriyet ideolojisi etrafında şekillendirilen homojen

bir toplum ve siyasal alan yakalanarak ulus devletin korunması ile

ilgilidir. Dolayısıyla “devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlü-

ğü” ilkesi bu bağlamda Anayasa Mahkemesi tarafından oldukça katı

bir şekilde benimsenmiş ve bu ilkeyi tahrip eden veya edebilecek her

türlü düşünce, söz, eylem yasak kapsamına alınmıştır.

İkincisi “laiklik ilkesi” ile ilgilidir. Burada da Mahkeme yine bö-

lünmez bütünlük ilkesinde olduğu gibi katı bir tutum sergilemiştir.

Anayasa Mahkemesi, ülkenin tarihsel geçmişi ve içinde bulunduğu

koşulları vurgulayarak sınırları çizilmiş ve kendisinin geliştirdiği la-

iklik anlayışının dışına çıkmayan gerek toplumsal ilişkiler bakımın-

dan gerek devlet ile ilişkisi açısından adeta bir din anlayışı ve pratiği

oluşturmaya çalışmıştır.

Üçüncüsü ise Anayasa Mahkemesi’nin siyasete ve toplumsal ha-

yata yaklaşımı dikkate alındığında çeşitli siyasi, bürokratik, askeri ve

iktisadi elit yapıların çıkar ve tercihlerini koruma güdüsünün ortaya

konulmasına ilişkindir. Gerçekten de 1961 Anayasası’na gidilen süreçte

anayasa yargısının düzenlenmesini hazırlayan koşullara bakıldığında

ve anayasa yargısı kurumsallaştıktan sonra Anayasa Mahkemesi tara-