Previous Page  450 / 457 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 450 / 457 Next Page
Page Background

449

TBB Dergisi 2017 (130)

Uğur BAYILLIOĞLU

de insanlığın ortak mirasını oluşturan deniz alanlarını, uluslararası

toplum aleyhine daraltacaklardır. İşte Hakemlik Mahkemesi, çevreye

ve biyolojik çeşitliliğe de son derece olumsuz etkisi olabilecek bu uy-

gulamayı önleyen bir yorum yapmıştır.

Aynı şekilde, Hakemlik Mahkemesi’nin BMDHS’nin 121/3. mad-

desinde yer alan insan yerleşmesi şartına ilişkin yorumu da söz ko-

nusu devletlerin aleyhine sonuç doğurmuştur. Zira böylece gelişmiş

devletlerin, bu şartı karşılamak için adasal yapılara asker–sivil resmi

görevliler yerleştirerek egemenlik gösterisi yapmalarına ya da huku-

ken bir kayanın sanki üzerinde insan yerleşmesi varmış gibi makyaj-

lanmasına set çekilmiştir. Zira liberal rejimler parayla, devlet kapita-

lizmi uygulayanlar veya diğer otoriter–totaliter rejimler ise zorla, bu

tip adasal yapılarda insan bulundurma kudretine sahiptir. Böylece bu

tip devletlerin bu uygulamayla tüm uluslararası toplum ve diğer dev-

letler aleyhine çok büyük bir deniz alanı ele geçirmeleri önlenmiştir.

Hakemlik Mahkemesi’nin modifikasyonun adasal yapının sta-

tüsünü etkilemeyeceğine ilişkin tespiti aslında, uluslararası deniz

yatağının insanlığın ortak mirası olarak kabul edilmesinin amacı ile

paraleldir ve esas itibariyle aynı mantığa dayanmaktadır. Uluslarara-

sı deniz yatağı, insanlığın ortak mirası olarak kabul edilip, bu alanın

yönetimi ve kaynaklarının işletilmesi için her ne kadar sonradan su-

landırılacak olsa da BMDHS’de özel düzenlemeler getirilmiş olması-

nın amacı, ekonomik açıdan sanayisi gelişmiş devletlerin, diğerleri

aleyhine bu alanı, tek başlarına kullanmalarını önlemektir. Aşağıda

belirtileceği gibi gelişmiş sanayici devletlerin gönülsüzlüğüne ve mu-

halefetine rağmen bu mantık, pozitif bir düzenleme altına alınmıştır.

Hakemlik Mahkemesi kararının önem ve özelliği de bu noktada ken-

disini göstermektedir. Bu bağlamda, yukarıda belirtildiği gibi karar ile

gelişmiş sanayici devletlerin, adasal yapıları modifiye ederek statüleri-

ni arttırmaları engellenmiş, böylece bunların, diğer devletlerin aleyhi-

ne büyük deniz alanlarına kavuşmasının önüne geçilmiştir. Demek ki

Hakemlik Mahkemesi pozitif düzenlemenin aslına ve amacına uygun

bir yorum ortaya koymuştur. Aslında bu durum, BMDHS’nin hazırlık

çalışmaları esnasındaki, özellikle deniz yatağının durumuna ilişkin

ekonomi-politik tartışmalarla beraber okunduğunda, bugün için daha

fazla anlam kazanacaktır. Hemen belirtelim ki söz konusu tartışma-

nın, ekonomi–politik yönü itibariyle pratik açıdan geçmişte kaldığı