

TBB Dergisi 2015 (118)
Atilla PINAR
373
de olsa kalpsiz /taş kalpli / kalbi bozuk bir hâkime göre her halde ve
mutlak olarak daha iyi çalışır. Zira ki en azından eşit davranır.
Öfke, kin, garez, hatır, gönül, menfaat, ayrımcılık gibi kalbe dair
‘ve hâkimin muhakkak surette uzak durması gereken’ kavramları taşı-
madığından kendine yüklenen formüllere göre eşit davranmak zorun-
dadır. Ancak bu, her halde hâkimlik görevinin bir makine tarafından
yapılmasını haklı ve gerekli göstermez.) Bundandır ki Anayasamız ve
Medeni Kanunumuz enfes bir şekilde hukuk (kanun, mevzuat) bilgisi
yanında vicdanı (kalbi) da hâkimde aramakta / görmek istemekte ve
işlevselliğini emretmektedir.
İlaveten, insan gözüyle görür, beyniyle muhakeme (önceden yük-
lenen ve kendisince 5 duyusuyla algılanan verileri analiz) eder ancak
muhakkak kalbiyle senteze varır ve sonuca gider.
Bunu en bariz şekilde “Hoşlandım, beğendim, içim ısındı veya
bana göre değil, benimsemedim.” Tarzı kanaat belirten ifadelerde gö-
rürüz.
Hele bir husus vardır ki bu muhakkak ve mutlaka kalpte / gö-
nülde ikmal olunan bir durumdur. Halk arasında “Göz görür, gönül
sever.” tarzında ifade olunan sevmek / âşık olmak veya “Kanım kay-
nadı.”, “Mizacımız uyuştu.” şeklinde ortaya dökülen bir başka insanı
beğenmek hususunda kendini hissettirir. “Sendeki güzellik beş para
etmez, bende bu aşk olmasa.” (Âşık Veysel Şatıroğlu) sözü ise mani-
dardır.
Şu halde insan olarak beynimizle düşündüğümüz, muhakeme
yaptığımız, ancak muhakkak son merhalede kalbimizle karar verdiği-
miz açıktır. Ayrıyeten; iyi-kötü, doğru-yanlış, ahlaklı-ahlaksız, az-çok,
değerli-değersiz, güzel-çirkin, vs. birçok kavramın da esas değerlendi-
rildiği merkez kalptir.
Nitekim sevgi, nefret, ihtiras, arzu, öfke, intikam, af, merhamet,
insaflılık, erdem, vb. gibi birçok kavram da kalp olmaksızın hiçbir
anlam ifade etmez /edemez. Zira bunların neredeyse tamamı kalple
bağlantılıdır. Hiçbir mekanik /makine de bunları kavrayamaz. Örne-
ğin “Gönül vermek”, “Gönlünü kaptırmak”, “Sevmek”, “Nefret etmek”,
gibi birçok duygu ve sıfat beynin aşabileceği, kendi başına halledebi-
leceği hususlar değildir. Burada en önemli rehber, kılavuz, yol göste-