

153
TBB Dergisi 2017 (özel sayı)
Süheyla Suzan Gökalp ALICA
dirler. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), 1989 yılında ilk kez
kapsamlı bir şekilde yapılan araştırma sonuçlarını değerlendirirken,
çok çarpıcı bir bulguya yer vermektedir. Araştırma, kadınların yoksul-
luk gibi bir durumla karşılaşmaları durumunda bile, ailesi için besin
ve enerji sağlama yükümlülüğünün, onları çevreyi bozucu, doğal kay-
naklara zarar vereci yaşamsal stratejiler geliştirmeye yöneltmediğini
ortaya koymaktadır. Kadın doğal özelliği gereği “çevre dostu”dur ve
doğurmak, beslemek, büyütmek ve üretmek işlevleri dolayısıyla çevre
ile daha fazla etkileşim içerisindedirler. Bu nedenle, çevreye karşı her
zaman kendilerini daha yakın hissetmişlerdir.
Bunun yanı sıra, diğer canlılar gibi kadınlar da çevrenin tüketicisi
ve etkileyicisi konumundadırlar. Kadınların doğal değerleri ve kaynak-
ları kullanma biçimleri tipik olarak toplumsal cinsiyet rolleri ile bağlan-
tılıdır. Kadınlar, doğal kaynakları kullanarak ve yöneterek aileleri ve
toplum için yiyecek sağlarlar. Bu yüzden, bazı uluslararası belgelerde
(Rio Bildirgesi ve Pekin+5 Siyasi Deklarasyonu gibi), kadınların, sürdü-
rülebilir ve çevresel açıdan doğru olan tüketim ve üretim biçimleri ile
doğal kaynakların kullanımı ve yönetimine ilişkin yaklaşımların geliş-
tirilmesinde çok önemli bir rolü olduğu vurgulanmaktadır. Bu açıdan,
kadının eğitilmesinin ve bilinçlendirilmesinin önemi de ortadadır.
Son dönemde iklim değişikliği ve küresel ısınmanın etkisinin daha
fazla hissedilmesi, konunun farklı boyutlarıyla ele alınmasını sağlamış-
tır. İklim değişikliği sorununda toplumsal cinsiyet faktörünün önemi
bazı yazarlarca vurgulanmakla birlikte, bu hususta yapılmış araştırma
ve incelemelerin henüz çok fazla bulunmadığı bilinmektedir. Ancak
iklim değişikliğinin medya ve siyaset dünyasında giderek daha çok
önem kazanmasına paralel olarak dünyanın çeşitli bölgelerindeki çev-
re ve kadın örgütleri de bu konuyla ilgi duymaya başlamıştır. Çeşitli
etkinliklerle, özellikle uluslararası platformda kadınların sesine kulak
verilmesini sağlamak ve toplumsal cinsiyeti dikkate alan bir iklim po-
litikasını gündeme getirmek için kadınlar çaba göstermektedirler.
Bu kapsamda çalışmamızda genel olarak çevrenin tahribinin ka-
dınlar üzerindeki etkisinden başlayarak, çevrenin korunması ve özel-
likle iklim değişikliğine ilişkin hususlarda kadınların rolleri ve sorum-
lulukları üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Ancak öncelikle bu iki
konunun bir arada düşünülmesini sağlayan ekofeminizm üzerinde
kısaca durulacaktır.