

2010 Anayasa Değişikliklerinden Sonra Türk Anayasa Mahkemesinin Yapılanması
222
TBMM’nin seçeceği üyelerin yüksek yargı veya cumhurbaşkanı tara-
fından seçilmesinin sağlanmasıdır. Böyle bir durumda ise, TBMM’nin
“seçemediği”
üyelerin yüksek yargıya seçtirtilmesi hem daha demok-
ratik olacak, hem de cumhurbaşkanı ile aynı siyasi eğilimde olan bir
parlamentonun
“kasten”
uzlaşma aramayarak
“kendisinden”
olan cum-
hurbaşkanına üye seçtirtmesinin önüne geçecektir.
Ayrıca, AYM’ye TBMM tarafından seçilecek olan üyelerin daha
sağlıklı seçilmesi için adayların daha öncesinden kamuoyuna tanıtıl-
ması, özgeçmişlerinin tüm kamuoyuyla paylaşılması yararlı olacaktır.
Yine seçim barajının düşürülmesi de TBMM’de daha çok siyasi eği-
limin temsil edilmesini sağlayacağı için, TBMM tarafından seçilecek
olan üye üzerinde daha fazla siyasi partinin etkin olması sonucunu
doğrucaktır. Hatta bizce en doğru çözüm TBMM’nin seçeceği üyeler
bakımından yukarıda ayrıntılı olarak incelediğimiz
“Macaristan”
siste-
minin benimsenmesidir.
TBMM’nin sadece Sayıştay kontenjanından üye seçmesi yöntemi
de değiştirilmeli, bunun yerine yüksek yargının doğrudan üye seçme-
si sağlanmalıdır.
TBMM’nin
“avukatlar”
arasından yapacağı seçimde
“baro başkan-
larının”
önereceği adaylar arasından yapacağı seçim usulü yerine TBB
Genel Kurulu’nun önereceği adaylar arasından seçim yapması, hatta
daha iyisi, TBB Genel Kurulu’nun AYM’ye doğrudan doğruya üye
seçmesi kanaatimizce en doğru yoldur. Ancak bu seçimde, seçilecek
olan avukatların diğer genel koşulların yanı sıra, en azından yüksek
lisans, hatta doktora düzeyinde eğitim almış; bilimsel çalışmalar yap-
mış ve bilimsel çalışmalar yayınlatmış olması şartı aranmaldır.
Cumhurbaşkanının 14 üye seçmesi, Türk Anayasa sisteminde za-
ten çok güçlü yetkilerle donatılmış olan cumhurbaşkanının daha da
güçlenmesi anlamına gelmektedir. Hele ki 2010 değişikliği, 2007 de-
ğişiklikleriyle birlikte yorumlandığında, Türkiye’nin bundan sonraki
süreçte olası bir yarı-başkanlık veya başkanlık sistemine geçmesi du-
rumunda anayasa yargısının ne kadar siyasallaşacağı (hatta kişiselle-
şeceği) tartışmalardan uzak bir noktadadır.
Diğer yandan, AYM’ye yargı organları tarafından doğrudan doğ-
ruya üye seçilememesi de 2010 değişikliklerinin önemli eksiklikle-