

TBB Dergisi 2016 (124)
Özden SAV
553
de kötüye kullanılmaktadır. Günümüzde İnsan Hakları Hukukunun
ayrılmaz bir parçası olarak algılanan Sığınmacı Hukuku kuralları, bir
başka deyişle, sığınmacıların esirgenmesini amaçlayan kuralların uy-
gulaması sürmekte. Bu kurallara olan gözden geçirerek, daha güncel,
bilindik koşullara yanıt verecek kuralların kabul edilmesi gereksinimi
sürmektedir. Ancak, ne AB bölgesel bir örgüt olarak, ne BM küresel
bir örgüt olarak sığınmacı hareketlerine neden olan, ya da göçmen ya-
ratan siyasal nedenlere çözüm bulmaya çalışamıyor. Yalnızca geçici,
zorlayıcı önlemler almakla yetiniyor. Ne yazık ki, bugün karşımızdaki
sorunlar evrensel boyutta, ve eğer tıpkı, yüz yılı geçkin süre boyunca
çatışan Avrupalı kent devletleri, prenslikler, krallıklar ile (Katolik, Cal-
vinist, Luteren gibi) farklı kiliselerin katıldığı savaşları sona erdiren
“1648 Westphalia Barış Antlaşması” gibi üzerinde uzlaşılmış çözümle-
ri içeren, temel bir uzlaşı olmadan sorunların aşılamayacağından kay-
gı duyulmalıdır. Benzer bir endişe kaynağı, yaşama standartlarının
sürmesi tümüyle petrol ve doğalgaza bağlı olan emperyalist Batılıla-
rın, Ortadoğu’daki petrol kaynakları üzerinde yüz yıl önce yaşanan
planların yeniden, bu kez yeni emperyalistler eliyle oynanmasıdır. Or-
tadoğudaki doğal kaynakların koşut biçimde iştah açan bir başkasının
ise su olduğu akıldan uzak tutulmamalıdır, ki bu da başta İsrail olmak
üzere birçok devletin müdahalesi demektir.
(D) AHALİ MÜBADELESİ:
Burada son olarak sözü edilmesi gereken, günümüzde “insan
hakları”nın kazandığı önem ve ağırlık dolayısıyla, artık sözkonusu ol-
mayan bir düzenleme türü de, örneğin bir imparatorluğun dağılma-
sından sonra, yeni bağımsız olan devletler arasında varılan anlaşma-
lar yoluyla, bu devletlerin ülkelerinde azınlık olarak kalan nüfusun
üyelerinin değiş-tokuşuna yarayan anlaşmalardır. Konudaki en iyi
bilmemiz gereken, belki de tek canlı örnek, 1923 Lozan Antlaşması’yla
kabul edilen “Ahali Mübadelesi”dir
113
. Bu bağlamda, mübadele konusu
113
“Mübadele” karşılığında daha arı bir Türkçe kavram olduğu için “değiş-tokuş”
denebilir. Ancak, “ahali mübadelesi” yerleşik bir terimdir. Anılan Antlaşma’yla
ülkemize gelenlere biz “mübadil” darken, Yunanlılar, eski Osmanlı tebaası olup,
Yunanca konuşamadıkları halde, Yunanistan’a gelenlere, günlük konuşmalarında
ya da tarih yazımında, bazen göçmen, bazen de sığınmacı karşılığında “refugee”
diyorlar.