

TBB Dergisi 2016 (127)
Deniz AKÇAY
433
mesinin, “..
İşlendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk
ilkelerine göre suç sayılan bir eylem veya ihmalden suçlu bulunan bir kimsenin
yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir
” kuralının yer aldığı
AİHS’nin “
Kanunsuz suç olmaz
” başlıklı 7/2. maddesinin gerektirdiği
suç ve cezanın öngörülebilirliği ilkesine aykırı olduğunu dikkate ala-
rak, ihlâl edildiğine karar vermiştir.
91
Görüldüğü gibi, geçen “zaman” ve “zamanaşımı” kavramları,
AİHM içtihadında otomatik ve soyut biçimde uygulanmamakta, her
olayın özelliklerine göre değerlendirilen yorum ve uygulama ilkeleri
olarak kabul edilmektedir: Örneğin, zaman kavramı,
Janowiec
kararın-
da AİHM’in zaman itibarıyla (
ratione temporis
) yetkisi açısından ele alı-
nırken,
Vasiliauskas
kararında bir yetki kuralı olarak değil, “Kanunsuz
suç olmaz” ilkesinin düzenlendiği AİHS’nin 7. maddesiyle bağlantılı
olarak esasa ilişkin bir kavram olarak değerlendirilmiştir.
Perinçek
kararında, ihlâlin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştı-
rılmasında “ortam” (
context
) ile ilgili faktörlerin de yer almasına ilişkin
eleştiriler ise “(G
)örev ve sorumluluklar
da yükleyen
” ibaresiyle başlayan
10. maddenin ikinci fıkrasında ifade özgürlüğünün kısıtlanmasında
öngörülebilecek gerekçelerin arasında ulusal güvenlik, kamu güven-
liği, kamu düzeni, sağlık, ahlâk gibi ortamla bağlantılı çok sayıda pa-
rametre öngördüğünü gözardı etmektedir. Kaldı ki, hiçbir derogas-
yona açık olmayan yaşam hakkı ve işkence yasağından farklı olarak,
Sözleşme’nin özel ve aile hayatına saygı hakkı, düşünce, vicdan ve din,
ifade, toplantı, dernek kurmak gibi hak ve özgürlüklere ilişkin kısıtla-
malarda da benzer gerekçelere yer vermiş olduğu görülmektedir. Bu
kategorideki hakların kullanılmasının, başta kamu düzeni olmak üze-
re 10. maddenin ikinci fıkrasında öngörülen diğer kısıtlama gerekçe-
lerinin toplumsal etki/tepki yansımaları olabileceği açıktır. Bu bakım-
dan, ifade özgürlüğünün Sözleşme’ye uygun olarak sınırlandırılmış
olup olmadığının değerlendirilmesi kesinlikle “ortam” koşullarının
incelenmesini gerektirmektedir. Aksi takdirde, verilecek ihlâl karar-
larının aslında Sözleşme’ye aykırı olması ve hatta ihlâl kararlarının
yargıçların siyasi ön yargılarına dayandırıldığı kuşkusunun doğması
91
Vasiliauskas v. Lithuania, [GC], 35343/05, judgment of 20 October 2015, par. 184-
186.