

173
TBB Dergisi 2017 (131)
Hasan DURSUN
alınarak çözümlenebilir. Gerçekten de Anayasa’nın 101. maddesinde
2007 tarihinde yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanının halkoyuyla
seçilmesi esası benimsenmesine ve böylelikle “başkanlı parlamenter
sistem” rejimine geçilmesine karşın kamuoyunda sık sık “başkanlık
sistemi”ne geçilmesi tartışması yapılmaktadır. Hâlbuki Cumhurbaş-
kanının halkoyuyla seçildiği her durumda başkanlık sistemi bulun-
maktadır. Bu çerçevede 2007 yılında Türkiye, parlamenter sistemden
başkanlı parlamenter sisteme geçmiştir. Türkiye’de yapılan başkanlık
sistemi tartışmalarında her ne kadar Cumhurbaşkanının (Başkanın)
yetkilerinin az olduğu ileri sürülmekteyse de bunu doğru olarak ka-
bul edemeyiz. Zira Max Weber’in belirttiği gibi halk tarafından se-
çilen başkan, parlamento tarafından seçilen başkana nazaran olağa-
nüstü güçlü bir yetki taşımakta, bir başka deyişle, halkoyuyla seçilen
başkanın yetkisi “halkoyu” faktörü nedeniyle oldukça güçlenmekte-
dir.
123
Bu çerçevede, 10 Ağustos 2014 tarihinde halkoyuyla Cumhur-
başkanı seçilen R. Tayyip Erdoğan, Parlamento tarafından seçilen
önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e göre “halkoylaması” faktörü
nedeniyle daha fazla yetkiye sahiptir. Ancak kanımızca Türkiye’de
yapılan başkanlık sistemi tartışmalarında amaç başkana geniş yetki-
ler tanıyan bir başkanlık sistemine geçmek değildir. Gerçek amaç, R.
Tayyip Erdoğan’ın şahsını dikkate alarak “kişiselleştirilmiş başkanlık
sistemi”ne geçmektir. Bu sistemle iktidarın çeşitli idari odak ve kanal-
larını tek bir noktada, somut deyişle, Erdoğan’da yoğunlaştırmadan
ziyade, bunları iktidarın tepesini oluşturan Erdoğan’a doğru yöneltil-
mesi hedeflenmektedir.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere Türki-
ye kapitalizm sarmalına yakalanarak yürütmenin güçlendirilmesi
doğrultusunda hareket etmekte ve bu bağlamda kişiselleştirilmiş bir
başkanlık sistemine geçmeye çalışmaktadır. Bu olgunun Türkiye’yi
istikrara kavuşturması ve ülkenin az gelişmiş sarmalarından kurtu-
labilmesi olası değildir. Ülkenin bu sarmaldan kurtulabilmesi için az
gelişmişliğe yol açan her bir olgu temelinde köklü önlemler alınması
gerekir.
123
M. Weber, Gesammelte Politische Schriften, J.C.B. Mohr (Paul Siebeck) Tübingen
1958, s. 457.