

9
Başkan’dan
ninde suçlayan ve yargılayan kamu görevlileri olabilir. Fakat yalnızca
demokratik hukuk düzenlerinde bağımsız ve etkin savunma vardır.
Şu hâlde, yargılayan kişiyi gerçek anlamda hâkim, devlet adına suç
isnadında bulunan kişiyi de gerçek anlamda savcı yapan unsur, avu-
kattır. Avukatın, yargının etkin bir parçası olmasıdır.
Hangi etnik kökenden, inançtan, mezhepten, cinsiyetten, cinsel
yönelimden, dilden ve siyasi düşünceden olursa olsun seksen milyon
vatandaşımızı hukuk paydasında kucaklaştırmak zorundayız. Çünkü
devletlerin dağıldığı, milletlerin parçalandığı, sömürgeci güçlerin ve-
kalet savaşlarında az gelişmiş kitleleri birbirine kırdırdığı
bu coğraf-
yada hukuk paydasında kucaklaşabilmemiz, hepimiz için bir var
olma mücadelesine dönüşmüştür.
Birlikteysek varız. Parçalanırsak yokuz.
Bunun için; adil yargılanma hakkını güvence altına alan, ba-
ğımsız, tarafsız, hesap verebilir, siyasete kürsüden müdahale etme-
yen, siyasetin müdahalesine de kapalı bir yargı sistemini kuracak
anayasa değişikliğini bir an önce gerçekleştirmekle yükümlüyüz.
16 Nisan 2017 Anayasa Referandumunda yargı sistemimize verilen
büyük zararı gidermeliyiz.
Yargının bir daha hiçbir cemaatin, tarikatın güç odağının ya da
siyasi partinin eline geçmeyecek şekilde yapılanmasını sağlamak,
atalarımıza ve çocuklarımıza olan borcumuzdur.
Bunu; evvelki günün, dünün ve bugünün doğruları ile yanlışla-
rından ders alarak yapabiliriz. Dünün yanlışını bugünün yanlışına
mazeret göstermekten vazgeçerek, parlak bir geleceği hep birlikte inşa
edebiliriz.
Bugün gerçekleştireceğimiz ve “Hukuk Devletinde Adil Yargılan-
ma” ile “Temel Hak ve Özgürlüklerin Kısıtlanması” başlıklı iki otu-
rumda dile getirilecek olan çok değerli görüşlerin Cumhuriyet huku-
kumuza önemli katkılarda bulunacağını düşünüyorum.
Sözlerimi bitirirken, Türkiye Cumhuriyeti’ni demokratik bir hu-
kuk devleti olması idealiyle kuran ve Türk Milleti için çağdaş uygarlık
düzeyinin de üzerinde bir noktaya erişme hedefi koyan Mustafa Ke-