Previous Page  442 / 457 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 442 / 457 Next Page
Page Background

441

TBB Dergisi 2017 (130)

Uğur BAYILLIOĞLU

yacak yeterliliğe sahip olması hem de yerleşik halkın bu faaliyetten

pay alması ve o adasal yapının bu faaliyette kullanılması gerekecektir.

Bu tespitler ile Hakemlik Mahkemesi’nin, Bowett’in önceden ileri sür-

düğü, kendine has ibaresinin, bir devletin ana kara kaynaklarına da-

yanarak, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı sahibi olmayan

bir kayada, yapay bir ekonomik yaşam oluşturmasını önlediği yönün-

deki görüşünü

45

onaylamış olduğu söylenebilir. Fakat her halükarda

Charney’in daha önce ileri sürdüğü, bir adasal yapının karasularında

bulunan değerli hidrokarbon veya balık rezervlerinin işletilmesi neti-

cesi elde edilen gelirin, dışarıdan kaynak tedariki ile bu adasal yapıya

kendine has bir ekonomik yaşam bahşedebileceği görüşü

46

geçersiz

kılınmıştır.

Şu halde Hakemlik Mahkemesi, sadece o adasal yapının kaynak-

ları ile yürütülemeyecek, önemli miktarda yatırım gerektiren ve bu öl-

çüde gelir getiren, o adasal yapı halkı dışındaki bir halk için daha fazla

anlam ifade eden, petrol–doğalgaz (veya diğer ekonomik değeri fazla

cansız kaynaklar) arama ve sondajı gibi doğası gereği büyük çaplı bir

nitelik arz eden veya büyük çaplı açık deniz balıkçılığı gibi ekonomik

faaliyetleri, kendine has terimi dışında bulmaktadır.

Görüldüğü gibi Hakemlik Mahkemesi, kendine has ekonomik ya-

şam şartını, sadece adasal yapının kendisine ve karasularına hasret-

miş ve fakat karasularındaki faaliyetleri de şartlara bağlamıştır; mün-

hasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığını ise bu tartışmadan tamamen

dışlamıştır. Bir başka ifadeyle, kendine has bir ekonomik yaşam şar-

tının tatminini sağlayacak ekonomik faaliyetlerin icra edildiği alanı

kısıtlamıştır. Böylece, gelişmiş sanayici devletlerin, esas itibariyle diğer

devletlerin deniz yetki alanları ile insanlığın ortak mirasını oluşturan

alana tecavüz ederek, 200 millik genişliğe sahip deniz yetki alanları

elde etmelerinin önüne geçmiş ve bunu sağlayacak ihtimali daraltmış-

tır. Şöyle ki; bir defa bir med yüksekliği küçük ise zaten üzerinde bir

ekonomik faaliyet yapmak mümkün değildir. Bunun, karasuları için-

de ekonomik getirisi olan bir doğal kaynak bulunma ihtimali de azdır;

zira en fazla 12 millik karasuları alanı sahibi olabilecektir. Eğer tesadüf

eseri, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı ile kıyaslandığında

45

Bowett, s. 34.

46

Söz konusu görüş ve bir örnek için bkz: Charney, s. 870.