Previous Page  22 / 685 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 22 / 685 Next Page
Page Background

21

TBB Dergisi 2017 (133)

A. Ersoy KONTACI

atıfla

37

söz konusu sistemin ancak bir

“delegasyoncu demokrasi”

şeklin-

de veya

“popülist (yarışmacı) otoriter”

biçimde işleyeceği öngörüsünde

bulunduğu gözlemlenmektedir.

38

Buna karşın, anılan sisteme yönelik

eleştirilere katılmayan ve getirilen bu yeni sistemin

“…hükümet sistem-

leri içerisinde başkanlık sistemi olarak kabulü mümkün olan bir sistem”

oldu-

ğunu savunan yazarlar da bulunmaktadır.

39

Sonuçta, bu konuda benimsenen yorum tarzı ne olursa olsun,

Türkiye’nin 2007 ve 2017 yılında yapılan anayasa değişiklikleriyle

birlikte parlamenter sistemden aşamalı biçimde koptuğu ve halk tara-

fından seçilen devlet başkanının sistem içindeki rolünün gittikçe attı-

rıldığı bir anayasal modele doğru geçiş yaptığı görülebilmektedir. Bu

bağlamda, 1982 Anayasası’nın ilk şeklinde benimsenen ve cumhurbaş-

kanının yetkileri başta olmak üzere anayasal mimaride yapılan bazı

tercihlerin etkisiyle “kısmen bozulmuş bir parlamenter sistem” olarak

nitelendirilebilecek olan hükümet sistemi, önce “kısmen bozulmuş bir

başkanlı parlamenter sistem”e, oradan da “epeyce bozulmuş bir baş-

kanlık sistemi”ne evrilmiş görünmektedir.

Bu bağlamda elimizdeki çalışmada yapılacak şey; daha önce benzer

tercihler yapmış olan ülkelerin tecrübelerinden hareketle, Türkiye’nin

karşılaşması muhtemel güçlüklere ilişkin bazı tespit ve öngörülerde

bulunmaya çalışmak olacaktır.

37

Guillermo O’Donnell, “Delegative Democracy”,

Journal of Democracy

, No. 1 (Janu-

ary 1994), s. 55-69.

38

Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2017 (17 Ba-

sım), s. 327-329. Buna göre, anılan sistemde; “Başkan, milletin tecessüm etmiş hali

ve onun çıkarlarının başlıca koruyucusu ve tanımlayıcısı olarak kabul edilir… Bu

görüşe göre diğer kurumlar –meselâ mahkemeler ve yasama organı- can sıkıcı

şeylerdir… Bu kurumlara karşı hesap verirlik, kullanması için başkana vekâleten

verilmiş sınırsız otoritenin önündeki engellerden ibaret görülür… Delegasyoncu

demokrasilerde adaylar… hemen hemen hiçbir sınırlamaya tâbi olmadan hüküm

sürme şansı için yarışırlar. Seçimden sonra da, seçmenlerden/delegelerden, baş-

kanın icraatının pasif ama alkışlayıp seyircileri olmaları beklenir… Temsili de-

mokrasilerin ayırıcı özelliği olan yatay hesap veririlik, delegasyoncu demokrasi-

lerde ya hiç yok, ya da son derece zayıftır. Üstelik, yatay hesap verirliği etkili kılan

kurumlar, delegasyoncu başkanlarca kendi ‘misyon’larının önünde gereksiz ayak

bağları gibi göründüğünden, başkanlar, bu kurumların gelişmesini önlemek için

büyük çabalar harcarlar.”

39

Hasan Tahsin Fendoğlu, Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2017, s. 40,

65.