

TBB Dergisi 2012 (101)
Özlem TÜZÜNER
189
sona ermelerinde yaşanan tereddütler açısından bakıldığında bile, ta-
şıma ve eser sözleşmelerinin benzerlik arz ettiği düşünülebilir.
4- SONUÇ
Karayoluyla eşya taşıma sözleşmesi, hukukî niteliği itibariyle, ti-
pik, ivazlı, tam iki tarafa borç yükleyen ve rızaî bir sözleşmedir. Ta-
şıma senedi, sevk mektubu ve refakat belgelerinin, fonksiyonu ispat
olup, bunların yokluğu, hukuka aykırı oluşu veya kaybolması, taşı-
ma sözleşmesinin varlığını veya geçerliliğini etkilemez. Türk Ticaret
Kanunu’na göre, taşıma sözleşmesinin kuruluşunda, teslim zorunlu
unsur değildir. Bu nedenle, taşıma sözleşmesi aynî sözleşme olarak ni-
telendirilemez. Taşıma senedi, taşıma sözleşmesiyle bağlantılı, ancak
bağımsız bir belge olup, taşınan eşyayı temsil etmekle kıymetli evrak
özelliğini haizdir. CMR konvansiyonu bakımından da, sevk mektubu,
taşıma sözleşmesinin zorunlu unsuru değildir. Yalnız Türk Ticaret
Kanunu’nun aksine, CMR Konvansiyonu’nda, sevk mektubu kıymetli
evrak mertebesinde düzenlenmemiştir.
Her taşıma sözleşmesinde, eşyanın gönderilene teslim edilmesi
edimi, taşıyıcı tarafından ve fakat gönderilen yararına üstlenilmektedir.
Taşıyıcı, yalnızca eşyayı götürmeyi değil; aynı zamanda götürdü-
ğü eşyayı gönderilene teslim etmeyi yüklenmektedir. Ancak eşya
taşıma sözleşmesi, üçüncü kişi yararına sözleşme teorisiyle tam olarak
örtüşmemektedir. Gönderilenin, taşıma süreci boyunca, sözleşmeden
dönme; taşıyıcıyı ibra etme; taşıma işini yarıda kestirip, geri dönülme-
si yönünde talimat verme, ifayı talep etme yetkileri bulunmamakta-
dır. Gönderilen veya alıcı, eşyanın teslim yerine ulaşmasından önce,
yalnızca yapacakları alelade bir bildirimle, gönderenin yerine geçeme-
mektedir. Gönderilen, ancak eşyanın teslim yerine varmasından sonra,
haklarını taşıyıcıya ileri sürme yetkisine kavuşmaktadır. Türk Ticaret
Kanunu’ndaki,
“Gönderilenin veya gönderenin kendilerinin veya başkası-
nın menfaatine hareket etmeleri farklılık yaratmaz”
cümlesi de tereddütleri
artırmaktadır. Bu nedenlerle, eşya taşıma sözleşmesinin, Türk Borçlar
Kanunu’ndaki tanımıyla üçüncü kişi yararına sözleşmeyi tam olarak
karşılamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
2011, s. 81, dpn. 12.