Background Image
Previous Page  394 / 413 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 394 / 413 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2014 (112)

Bavver KILIÇOĞLU

393

ve tedavi koşulları, cezaevi koşullarına göre değil mahpusun sağlık

durumuna göre olgunlaştırılmalıdır. Ayrıca hasta mahpusların özgül

durumlarını göz önünde tutan ceza ve infaz yöntemlerinin kanuni

yollarla geliştirilmesi gerekmektedir.

Sağlık hakkının karşılığı olan yeterli tıbbi koşullardan faydalana-

mamanın veya ciddi bir rahatsızlığa yakalanmanın sonucunda ölüm

riski ile karşı karşıya kalan mahpuslar için ise “

yaşam hakkı

” söz konu-

su olmaktadır. Bireye sıkı sıkıya bağlı olan yaşam hakkının cezalandır-

mada özne konumunda bulundurulamayacağı uluslararası toplumun

büyük bir çoğunluğu tarafından kabul görmüştür ve birçok temel in-

san hakları metnine de konu olmuştur. Ölümcül derecede hasta mah-

pusların cezaevinde tutulmasında ısrar edilmesi mevcut cezanın nite-

liğini aşan sürece yayılmış bir ölüm infazı haline dönüşmektedir. Bu

sebepledir ki birçok uluslararası metinde bu hasta mahpus grubunun

tahliyesinin gerekliliği vurgulanmaktadır.

Sağlık ve yaşam hakkının hiçe sayılarak ölümcül derecede has-

ta olan mahpusun cezaevinde tutulmaya devam edilmesi ise sürece

yayılmış, mevcut cezayı aşan, bir işkence halini ortaya çıkarmaktadır

ki bu noktada “

işkence ve insanlık dışı ceza yasağı

” gündeme gelmekte-

dir. Ne yazık ki Türkiye’deki hasta mahpusların bu grup içerisinde

olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle ceza infazının ertelenmesi yolunda

Adli Tıp Kurumu ve Cumhuriyet Başsavcılıklarının sübjektif değer-

lendirmelerde bulunabilecekleri hukuksal görev alanları ve siyasal

otorite ile iç içe geçmiş kurumsal mekanizmaları değerlendirildiğin-

de dosyalar masalarda bekletilmekte, kaybedilmekte ve cezaevinden

tabutlar çıkmaktadır. Türkiye cezaevleri politikasındaki hasta mah-

puslara ilişkin bu vahim sonuçlar akıl tutulmasını aşan bir vicdan tu-

tulmasını işaret etmektedir ki, adalet kavramının yapı taşı niteliğin-

de olan vicdanın taşlaşması; hakikatin önünde bir engel, insanca bir

yaşamın önünde ise bir tehlike olarak durmaktadır. Bu sebepledir ki

adaletin kalbi olan vicdanın hasta mahpuslara karşı teklemesi, taşlaş-

ması, adalet tutulmasına işaret etmektedir ve kaygı verici olan durum

da özünde budur.