

TBB Dergisi 2015 (120)
Mahmut GÖKPINAR
65
SONUÇ
Tüm devletler insan haklarına anayasalarının başında yer vererek,
devletin, insan haklarına saygılı, hattâ insan haklarına dayalı oldu-
ğunu hüküm altına almaktadırlar. Öğretide, insan haklarını, insanlık
tarihi kadar geriye götüren görüşler de olmakla birlikte bu olgunun,
modernitiyle birlikte var olduğu görüşü daha hakimdir. Buna göre,
insan hakları devletin meşruluğu çerçevesinde ileri sürülen teoriler,
özellikle de sosyal sözleşme ve doğal haklar doktrini ile yakından il-
gilidir.
İnsan haklarının pozitif hukuktan bağımsız olduğunu hattâ onun
bir adım önünde gittiğini açıkça ortaya koyan bu tanımlara göre, bir
hakkın insan hakkı olabilmesi için mutlaka hukuksal bir düzenleme-
ye konu olması gerekli değildir. İnsan hakları kavramı gerek ulusal
gerekse uluslararası hukukta pozitif hukuka taşınamamış olan hakları
da içermektedir. Varlıkları pozitif hukuktan bağımsız olup, geçerlilik-
lerini, üstün bir ahlâki ilkeden almaktadırlar. İnsan haklarıyla pozitif
hukuk arasında çift yönlü bir ilişki söz konusudur. İnsan hakları, pozi-
tif hukukça düzenlendiği ölçüde hayata geçecek iken, pozitif hukukta,
insan hakları gibi üst ilkeye dayanarak, kurallaşıp kurumsallaştıkça
değer kazanacaktır. Bu yönüyle insan hakları, pozitif (aktüel) hukuk
düzenlerinin değer ölçüsüdür. Mevcut hukuk sistemlerinin iyileştiril-
mesinde başvurulacak ilk ve temel standarttır.
Hukukun en önemli sorunlarından birini, birbirinden ayırt edil-
mesi güç olan hak ve özgürlük kavramları oluşturmaktadır. Çoğun-
lukla birlikte kullanılsa da zıt görüşlerin varlığına rağmen genellikle
bunların aynı kavramlar olmadığı dile getirilmektedir. Diğer taraftan
Anayasal ve yasal metinlere, yargı kararlarına ve öğretiye bakıldığın-
da hak ve özgürlük sözcüklerinin, birbiri yerine ya da birlikte kul-
lanıldığı da görülmektedir. 1961 ve 1982 Anayasaları “Temel Haklar-
Temel Hürriyetler” kavramlarını adeta eş anlamlı gibi kabul etmiştir.
Benzer şekilde 1961 Anayasamızın pek çok alanda esin kaynağı olan
1949 tarihli Alman Anayasası da ‘Temel Haklar’ başlığı altında ‘özgür-
lükleri’ düzenlemiştir.
İnsan hakları çeşitli şekillerde sınıflandırılsa da aslında hep aynı
amaca yönelmişlerdir ki o da insan onurunun korunmasıdır. Aynı
zamanda, insan hakları için düşünsel anlamda bir başlangıç noktası