

Türbanlı Yargıç Olur Mu?
410
Laik bir hukuk düzeninde devlet ve yurttaşlar, (toplumsal / din-
sel) değerlere
göre değil,
anayasal kurallara göre hareket etmek zo-
rundadırlar. Bunun nedeni, belli bir inanca sahip olanların devleti
/ iktidarı ele geçirerek diğer inanç sahipleri veya inançsızlar
üze-
rinde ba
skı yapmalar
ının önüne geçilmesi
arzusudur.
Bu bakımdan
inançlar karşısında sadece tarafsız kalmak, laik bir devlet için yeterli
değildir. Devlet aynı zamanda, yurttaşların temel hak ve özgürlük-
lerden tam olarak yararlanmalarını, hak ve özgürlüklerini kullanma-
larını, inanç farklılıkları arasında eşitsizlik yaratılmamasını garanti
etmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez niteliklerinden olan laik-
lik, demokratiklik ve hukuk devleti olma özellikleri ile birlikte değer-
lendirildiğinde,
Türkiye’nin anayasal düzenin, seküler bir toplum
yapısı öngörülerek kurgulandığını kabul etmek gerekir. Seküler
toplum yaratma düşüncesi Cumhuriyetin kurucu ideolojisidir.
Za-
ten çağdaş demokrasilerde toplumsal yapının başka türlü düşünül-
mesi mümkün değildir. Kaldı ki sekülerliğin kimi ögelerinin Osmanlı
devlet geleneğinde de bulunduğu bilinmektedir.
Toplumun seküler bir anlayışla biçimlendirilmesi, batı uygarlığı-
nın bir ürünüdür. Seküler toplum dinden arındırılmış bir toplumsal
yapıyı değil, ilişkilerini rasyoneliteye göre düzenleyen bir toplumsal
düzeni anlatır. Hristiyanlık; Reform, Rönesans ve genel olarak ‘ay-
dınlanma’ olarak nitelenen süreç sonunda seküler toplum anlayışıyla
uyum sağlamıştır. İslam dini açısından böyle bir sürecin yaşanmadığı
bilinmektedir.
Cumhuriyetin kuruluş döneminde laik devlet / seküler toplum
tercihi belirginleşip Fransız laisizmi örnek alınınca, bir İslam toplumu
olan ülkemizde birtakım çevrelerin itirazıyla karşılaşıldı. Cumhuriye-
tin seküler toplum tasarımı ile İslam dini arasında; devlet yapılanması,
kamu alanının düzenlenmesi ve kişilerin özel yaşantıları bakımından
birtakım sürtüşmeler yaşanmaya başladı. Demokrasiye geçişle birlik-
te, siyasal alanın başlıca malzemesi din ve dinden kaynaklı politikalar
olunca ortaya çıkan huzursuzluklar kaşınmaya başladı. Kişilerin özel
alanlarının düzenlenmesiyle ilgili olarak çok yaşanmasa da, kamusal
alanın düzenlenmesi, özellikle de devlete ait resmi alandaki işlemle-