

Türbanlı Yargıç Olur Mu?
416
Yargıcın tarafsız olması ve tarafsız bir görüntü vermesi, adil
yargılanma ilkesinin de (Sözleşme m.6/1) zorunlu bir sonucudur.
AİHM kararlarında sıklıkla vurgulanan, mahkemenin / yargıcın ta-
rafsızlığı olgusu, yargıcın, davanın çözümünü etkileyecek bir önyargı
taşımaması gerektiği anlamındadır. AHİM kararlarında, mahkemenin
hem objektif, hem sübjektif açıdan tarafsızlık koşullarını sağlaması ge-
rektiği vurgulanır. Yargıcın tutumu ve görünüşüyle, taraflı davranaca-
ğından kuşku duyulmasını haklı gösterecek şekilde bir izlenim yarat-
ması, adil yargılanma ilkesinin açık ihlalidir. Bu açıdan da yargıçların
dinsel ve siyasal simge taşımaları mümkün gözükmemektedir.
Sonuç olarak, laiklik ilkesi gereğince, dinin veya din duygu-
larının yahut dince kutsal sayılan şeylerin istismar edilemeyeceği
ve kötüye kullanamayacağının kabulü gerekmektedir.
Özgürlükler
adına da böyle bir savunu ileri sürülmesi mümkün değildir.
Yargıçlık, özelliği olan, devletin temel işlevlerinden yargılama yet-
kisinin kullanıldığı bir meslek olarak tarafsızlık ve bağımsızlık gerek-
tirmektedir.
Tarafsızlık; yargıcın, sadece karar verirken tarafsız olmasını değil,
yargılama sürecinde ve hatta özel yaşantısındaki davranış ve görün-
tüsüyle de, biçim ve öz olarak, kuşku yaratmayacak bir tutum içinde
olmasını zorunlu kılmaktadır.
Yargıç, herhangi bir kamu görevlisi değildir. Yargıç, Anayasa
Mahkemesinin / Danıştay’ın değişen yeni içtihatları dikkate alınsa
dahi, inancına göre giyinme veya dinsel simgeler taşıma hak ve yetki-
sini kendisinde göremez.
Yukarıdaki açıklamalar, bir yargıcın görevini yaparken inancı-
na göre giyinmesine ve davranmasına haklılık tanımamaktadır. Bir
yargıç eğer inancına göre yaşamak istiyorsa, tarafsız olamayacağın-
dan, etik olarak ve dürüstlük kuralı gereği, öncelikle kendiliğinden
yaptığı görevden çekilmelidir. Eğer bunu yapmıyorsa, HSYK’nın, gö-
revini anayasal ve evrensel ilkelerle bağdaşmayacak şekilde sürdü-
ren türbanlı bir yargıca izin vermemesi gerekmektedir. Aksi taktirde
HSYK’nın bu duruma göz yuman, destekleyen tutumu görevi kötüye
kullanma suçunu oluşturacaktır.