

TBB Dergisi 2016 (125)
Başar YALTI
411
rin yürütülmesi bakımından ağırlığı gittikçe artan sorunlar varlığını
gösterdi. 2002 yılında iktidarın İslamcı karakteri belirgin bir partinin
eline geçmesinden sonra, din / devlet çatışkısındaki sorunlar şiddet-
lendi.
Oysa Cumhuriyet döneminin tüm anayasaları, bu arada 1982
Anayasası, laik bir devlet yapısı öngördüğünden, resmi alana dinsel
etkilerin yansıtılması hukuken mümkün olmadığı gibi haklılık da ta-
şımıyor. Dolayısıyla, Türk toplumunun çok büyük bir çoğunluğunun
Müslüman inancına sahip bulunmasının, İslam dininin aynı zamanda
bir devlet sistemi öngörmüş olmasının ya da bazı dünyevi düzenleme-
leri kapsıyor olmasının, mevcut Anayasal ilkeler karşısında bir önemi
yoktur. Anayasal düzenimiz, kamusal alanın, özellikle de devletin
yapısı ile ilgili resmi alanın dinsel gereklere göre düzenlenmesine, din
kurallarına dayandırılmasına olanak tanımamaktadır.
Elbette, din ve inanç özgürlüğü çerçevesinde, yurttaşların inancı-
na göre ibadet etme haklarının bulunduğu tartışma dışıdır. Yurttaşlar
bu haklarını inançlarının gereklerine göre kullanabilirler. Ama bu du-
rum, din ve inanç özgürlüğünün bütün hakların önünde olacağı şek-
linde yorumlanmamalıdır.
Laik bir devlet düzeninde din özgürlüğü,
temel hak ve özgürlüklerden ayrı, onların üzerinde
özel bir özgür-
lük
olarak görülemez.
Din ve inanç özgürlüğü, hukuksal açıdan, dü-
şünce özgürlüğüyle aynı nitelikte kabul edilir.
Kaldı ki, hiçbir hak sınırsız değildir. Her hakkın aslında kendi-
sinde içkin olan bir sınırı bulunmaktadır. Örneğin, toplantı ve gösteri
yapma özgürlüğü silahsız, saldırısız ve barışçı olmak zorundadır. Hu-
kukun temelini oluşturan, kötüye kullanmama ilkesi de haklar için
doğal bir sınırlama nedenidir. Ayrıca bir hakkın kullanılması başka
bir hakkın kullanılmasına engel oluyorsa, doğal olarak diğer hakkın
sınırlanması gerekecektir. Çünkü demokrasilerde hiç kimse, kendi
doğrularında ısrar etme ve dayatma hakkına sahip değildir. Belirtme-
liyiz ki, hakların kullanılması konusunda açık bir düzenleme yapıl-
mamış olması, özgürlüğün kullanılmasında bir sınırlama olmadığını
göstermez. Dolayısıyla laiklikle bağdaşmadığı yönünde bir mevzuat
hükmü olmadığı için o konuda serbestlik bulunduğu şeklindeki kazu-
istik yorum, doğru bir bakış açısı olarak değerlendirilemez.