

Merkezileşmeden Zaman-Mekân Sıkışmasına: Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği
218
lanmalıdır. Bana kalırsa karar vericiler önceden tanımlanmış kapasite
değerlerini arttırmak ya da kapasite değeri tanımlamak yönünde ha-
reket ettiğinde, yönetmelik açısından, “olağanüstünün tanımlanması”
konusunda mevcut yapısı açısından sınırlarına ulaştığını ve yeni bir
egemenlik alanı tanımlamak zorunda olduğunu haykırmaktadır. Ve
son çare olarak yardıma zaman mefhumu çağırılacaktır.
5. TARTIŞMA
Bu çalışmada yürütülen işlerin ve elde edilen bulguların kısa bir
değerlendirmesini yapmadan önce, bu iş ve bulguların gelecekte an-
lamlı bir iş görebilmesi için önümüze koymamız gereken bazı ödevleri
hemen şimdi saymakta yarar var:
1) Bu çalışmanın kapsamı olan ÇED Yönetmeliği ve geçirdiği süreç,
Türkiye›de sivil toplum/devlet/sermaye eksenli bir tartışmanın
en önemli potansiyel uğrağı olmakla birlikte, bu eksen hakkında
kesin yargılara varmak için bu yönetmeliğin kendisi tek başına
yeterli olamaz. Bu nedenle, bu çalışmadaki bulguların, ilerleyen
dönemlerde gerçekleşmesi muhtemel ÇED değişikliklerinin de
takibi ve ilavesiyle sürekli olarak genişletilmesinin yanında, ilgili
diğer tüm mekân bağlamlı sözleşmelerle bir arada yeniden değer-
lendirilmesi şarttır.
18
2) Her fırsatta AB ÇED Yönetmeliği ile uyumlu olduğu ifade edilen
ÇED sürecinin aslında böyle bir görüntü sergilemekten uzak ol-
duğuna kısaca değinmiştik. Ancak bu husus, bu çalışmada belir-
18
Örneğin Kamulaştırma Kanunu’nun bir alametifarikası olan “acele kamulaştır-
ma” uygulaması ÇED yönetmeliğinin tarihsel sürecini anlamak açısından son
derece faydalıdır. Kaya (2014)’e göre; aslen 1956 yılı İstimlak Kanunu ile ilk kez
karşımıza çıkan ve 1983 yılı Kamulaştırma Kanunu ile güncellenen “Acele Ka-
mulaştırma” ifadesi, doğrudan olağanüstü durumları tanımlayan bir maddedir.
İlginç olan ise bu maddeye ithafen yapılan uygulama sayısının 56-83 yılları arasın-
da 5, 83-2004 yılları arasında 11, 2004-2013 yılları arasında ise 584 (471 tanesi 2012
yılından sonra) şeklinde gerçekleşmiş olmasıdır. Bu uygulamaların en çoğu enerji
alanında (yaklaşık yarısı) gerçekleşirken bu alanı kentsel dönüşüm ve yol çalışma-
ları izlemiştir. Kaya (2014)’e göre bu uygulamalarda, faaliyetler için arazinin te-
mellükü meselesinin kilit bir rol oynadığı açıktır. Hatta EPDK 2011-2015 stratejik
planındaki şu ifade, sürecin ÇED ile ilgisini açıkça ortaya koyar. “(...) Mevcut du-
rumda yatırımların hayata geçirilmesinde arazi temini yatırım sürecine etki eden
başlıca faktörler arasındadır”. ( Alp Yücel Kaya, “Piyasanın Görünmez Eli: Enerji
Piyasası Kurulu Acele Kamulaştırma Kararları (2004-2012)”, 2014, Kampflatz Der-
gi Sayı:5 içinde)