

291
TBB Dergisi 2017 (133)
Remzi DEMİR
nin karnında bulunan çocuğun fiziksel açıdan sakat olduğunu anlaya-
bilecek durumda olmasına rağmen gerekli özeni göstermediği ve var
olan sakatlığı belirleyemediği ve bu haliyle olayda kusurlu bulunduğu
sabittir. Davalıların kusuru çocukta var olan fiziksel sakatlığın ortaya
çıkmasında ve oluşmasında olmayıp kürtaj imkânının olması halinde
özen borcuna aykırı davranmaları nedeniyle davacı anne ve babanın
kürtaj hakkının elinden alınıp alınmamasına ilişkindir. Bu durumda,
davacı küçüğün var olan fiziksel sorunlarının 2857 sayılı yasanın 5.
maddesinde yer bulan tahliye koşullarına uygun olup olmadığı husu-
sunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekir.
Hamileliğin süresi ve küçükteki var olan fiziksel noksanlığın 2857
sayılı Yasa’nın 5. maddesi uyarınca gebeliğin sonlanmasına olanak
verdiğinin tespiti halinde ise, davacı küçük çocuğun kürtaj yoluyla
tahliye edilmesine kusurları ile engel olan davalıların bu eylemleri ile
kürtaj olunmaması arasında uygun illiyet bağı bulunduğundan dava-
lıların dava dilekçesinde belirtilen (küçüğün yaşam boyu sürecek te-
davi ve ilaç masrafları) dışındaki taleplerden dolayı sorumlu olacakla-
rının da kabulü gerekir. Öte yandan olaydan direkt olarak zarar gören
şahsın anne ve babanın yanında küçük çocuğun olduğu gözetildiğinde
küçük çocuk içinde uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi de zo-
runludur.“
Ülkemizde kadına karşı fiziksel, cinsel ve duygusal şiddetin geldi-
ği ürkütücü aşama duyarlı yurttaşları tedirgin etmektedir. Cinsel sal-
dırı ve istismar suçlarında, mağdur kadının onuru, kimliği, insanlığı
ve cinsel özgürlüğü örselenmekte, bir de mağduru olduğu suç netice-
sinde gebeliğin oluşması acıların en büyüğü olabilmektedir. Tecavüz-
cüyle evlenmekten beter olan, tecavüzcüden bir canı bedeninde taşı-
yan mağdurenin bu çocuktan kurtulma istemine saygı duyulmalıdır.
Kanun koyucu bu problemin çözümüne Türk Ceza Kanunu’nun 99/6.
maddesinde yer vermiştir. Bu maddeye göre:
“Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması hâlinde,
süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşu-
luyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için gebe-
liğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi
gerekir.”