

421
TBB Dergisi 2017 (133)
Damla SARIASLAN
yorumlamaması gerekmektedir. Mülkiyet hakkı gibi kutsal bir hakkın
korunması ve düzenlenmesine olanak sağlayan sicile ilişkin faaliyet
kavramı geniş yorumlanmalıdır. Bu nedenle sadece sicile yapılan ka-
yıtlar değil, sicile ilişkin eylemler ve sicile kayıt yapılması aşamasın-
dan önceki aşamayı oluşturan kadastro faaliyetlerinden doğan zarar-
lardan da devletin sorumlu tutulması gerekmektedir.
Medeni Kanun’un 1007. maddesinde, devletin tapu sicilinin tu-
tulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu tutulacağı şeklinde-
ki düzenlemesi, zararın kapsamının geniş tutulması gerektiğini ifade
etmektedir. Önemli olan sicilin tutulmasına ilişkin bir faaliyet netice-
sinde zararın meydana gelmiş olmasıdır. Bu anlamda sicilin yolsuz
tutulması nedeni ile hak kaybı meydana geldiğinde bundan doğan za-
rarlardan da devlet sorumlu tutulacaktır.
Sicilin tutulmasından nedeniyle zararın meydana gelebilmesi
için gerekli olan bir diğer koşul ise sicilin hukuka aykırı tutulması ile
meydana gelen zarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunması
koşuludur. Zarar görenin kusuru ya da 3. kişinin kusurunun ağırlı-
ğı durumunda illiyet bağı kesilebilecek ve devlet sorumluluktan kur-
tulabilecektir. Ancak özellikle 3.kişinin kusuru değerlendirilirken bu
kusurun illiyet bağını mı kestiği yoksa devletin ödeyeceği tazminatta
bir indirim nedeni mi olduğu hususuna özellikle dikkat etmek gere-
kecektir.
Meydana gelen zararın tazmini için açılacak olan davada görevli
mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi, yetkili Mahkeme ise hukuka ay-
kırı sicil tutma faaliyetini gerçekleştiren Tapu kütüğünün bulunduğu
yer mahkemesidir. Davacı zarar gören, davalı ise Maliye Hazinesidir.
Davalarda ise haksız fiil zamanaşımına ilişkin hükmün uygulan-
ması gerektiği kabul edilmekle beraber, davaların Anayasal güvence
ile korunmakta olan mülkiyet hakkına ilişkin olması nedeniyle zama-
naşımında 10 yıllık sürenin dikkate alınması, en azından uygulama
açısından yeterli görünmektedir. 10 yılık zamanaşımı süresi, zararın
varlığının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.
Zararı tazmin eden devletin MK md.1007 uyarınca zarara kusuru
ile neden olan memuruna rücu hakkı da düzenlenmiş olmakla beraber
bu hususa çalışmamızda değinilmemiştir.