Previous Page  200 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 200 / 497 Next Page
Page Background

6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU’NA

GÖRE KEFALET SÖZLEŞMESİNDE

EŞİN RIZASI

CONSENT OF THE SPOUSE IN THE CONTRACT

OF BAILMENT IN ACCORDANCE WITH

TURKISH CODE OF OBLIGATIONS NO 6098

Fikriye Ceren SADİOĞLU*

Özet:

Borçlar Hukukuna hâkim olan ilkelerden biri sözleşme öz-

gürlüğü ilkesidir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi kişilerin, sözleşmelerin

kurulmasında ve koşullarının belirlenmesinde özgür iradeleriyle ka-

rar verebilme serbestisini ifade eder. Ancak bu özgürlük, mutlak ve

sınırsız değildir. Bu özgürlüğün sözleşmeden veya kanundan doğan

sınırları vardır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 193. maddesine

göre kanunda aksine hüküm bulunmadıkça eşlerden her biri, diğeri

ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir. Bu ilkeye göre

eşler, herhangi bir kişinin ya da makamın onayını almaksızın her türlü

hukukî işlemi yapabilirler. Fakat eşlerin sözleşme özgürlüğüne, ai-

lenin korunması amacıyla, kanunlarla bazı sınırlamalar getirilmiştir.

Türk Medenî Kanunu’nda kabul edilen kadın erkek eşitliği ilkesi gere-

ği bu sınırlamalar, hem kadın hem de erkek eş için geçerlidir. Bahset-

tiğimiz bu sınırlamalardan biri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun

584. maddesinde düzenlenmiştir. Hükme göre eşlerden birinin ke-

falet sözleşmesi yapabilmesi, diğer eşin rızasına bağlanmıştır. Aynı

maddede diğer eşin rızasının aranmayacağı istisnaî durumlara da yer

verilmiştir. Bu çalışmada kefalet sözleşmesinde eşin rızası şartının

hukukî niteliği tartışılarak, bu şartın aranmadığı durumlar incelen-

miştir. Ayrıca maddede değinilmemiş olsa da uygulamada karşımı-

za çıkabilecek olan bazı hususlarda nasıl bir yol izlenmesi gerektiği

konusunda çözüm önerilerinin sunulması amaçlanmıştır. İlgili düzen-

lemenin madde gerekçeleri araştırılmış, konu ile ilgili Türk Hukukun-

daki çalışmalardan, Yargıtay kararlarından ve kaynak İsviçre Borçlar

Kanunu’nun 494. maddesine ilişkin doktrindeki açıklamalardan ya-

rarlanılmıştır. Düzenlemenin yeterli olmadığı noktalara ilişkin olarak

çözüm önerileri sunulurken normun koruma amacına dikkat edilmiş,

temelde ailenin ve özellikle kadının korunması amacının yattığı ger-

çeği göz önünde tutulmuştur. Söz konusu düzenleme, uygulamada

karşılaşılan problemlere uygulanması gerektiğinde bazı noktalarda

eksik kalmakta, yoruma muhtaç bulunmaktadır. Ayrıca bu hükümle

her ne kadar ailenin korunması amaçlansa da bu amaca ne kadar hiz-

met ettiği tartışmalıdır.

*

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Gö-

revlisi,

[email protected]