Previous Page  414 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 414 / 497 Next Page
Page Background

413

TBB Dergisi 2017 (özel sayı)

Şengül ALTAN ARSLAN

sel norm ve standartlar geliştirmek üzere örgütlenmişlerdir. Özellikle

20. Yüzyıldan itibaren yoğunlaşmaya başlayan küresel kadın hareketi,

ulusal düzeyde kurum ve yasaların kadınların sorunlarına cevap ver-

mediği iddiası ile uluslararası politika yapma süreçlerine dahil olmaya

çalışmışlardır. 1945 yılında meyvelerini vermeye başlayan bu girişim-

lerin çift yönlü etkisi olmuştur. İlk etkisi, küresel norm ve standartların

yolunu açmasıdır. Nitekim Acuner’ in de belirttiği gibi, 1945 tarihli

Birleşmiş Milletler (BM) Kurucu Sözleşmesi’ nde yer alan “erkek ve

kadının hak eşitliğine olan inanç” ibaresinden sonra kadının ilerlemesi

ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuları BM sisteminde yer bulmuştur.

1

Bu ibare sayesinde, BM tarafından kadın hareketi için referans niteli-

ği taşıyan sonuç belgelerinin yayımlandığı dünya kadın konferansları

düzenlenmiş ve kadın hareketi için referans olan konferans sonuç bel-

geleri yayınlanmış, 1975 yılı Kadın Yılı olarak ilan edilmiş, ardından

“Kadın 10 Yılı” ilan edilmiş ve nihayetinde BM Kadınlara Karşı Her

Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) hayata geçiril-

miştir.

Küresel kadın hareketinin “gelişmekte olan ülkeler başta olmak

üzere, kurumların ve yasaların kadınların sosyal, ekonomik sorunları-

na cevap vermede yetersiz olduğu”

2

iddiası ile yürüttüğü bu çabaların

karşılık bulmasının diğer etkisi ise, kadın hareketinin elini güçlendiren

araçlar sağlamasıdır.

Bu gelişmelerden faydalanan ülkelerden biri de, Türkiye’ dir. Tür-

kiye’ de kadın haklarının gelişimi özellikle Cumhuriyetle birlikte her

ne kadar kamu siyasaları yoluyla olmuşsa da, daha sonraki yıllarda

yine kamu siyasaları kadının ikincil plana itilmesinde önemli rol oy-

namıştır. Ancak 1980’lere gelindiğinde yaşanan “ideolojik kırılma” ile

kendine elverişli bir ortam bulan neo liberal politikalar ve onun siyasal

iktidar biçimi olan “yönetişimin” sınırlı devlet, hukukun üstünlüğü,

katılım, serbest piyasa ekonomisi gibi argümanları politik söyleme

dönüşmüştür. Bu dönemde “hak” kavramını ön plana çıkaran bazı

gruplar, kadın hakları, dinsel haklar, eğitim hakkı, kimlik hakkı bağ-

lamında getirdikleri taleplerle kıpırdanmalara yol açmıştır. Bu siyasi

1

Selma Acuner, BM Kadının Statüsü Komisyon Rehberi, KA-DER Yayınları, Anka-

ra, 2017, s:13.

2

Selma Acuner, a.g.e, s.10