

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
430
kullanımına yönelik süregelen bir tehdit oluşturmaktadır. Başka
bir ifadeyle madde lafzı, kişilerin eylemlerini düzene koyma ve
hareketlerinin sonuçlarını öngörme olanağı vermemektedir. Bu
hüküm kapsamından birçok soruşturma ve kovuşturma (bk. 28-
33’üncü paragraflar ile 47’inci paragraf) açıldığı açık olduğu gibi,
incitici, şoke edici, rahatsız edici olarak görülen fikir veya düşün-
celer, cumhuriyet savılarınca kolaylıkla cezai soruşturmaya tabi
tutulmaktadır.
94. Yukarıda kaydedildiği gibi, 301’inci maddenin yargı organları
tarafından keyfi kullanımının önlenmesi için yasama organınca
kayıtlamalar getirilmesi, güvenilir ve sürekli bir güvence sağla-
mamaktadır veya doğrudan etkilenilme riskini ortadan kaldırma-
maktadır, çünkü ilerleyen zamanda herhangi bir siyasal değişik-
lik, Adalet Bakanlığı’nın yorumlayıcı tutumunu etkileyebilir ve
keyfi takibatların yolunu açabilir. (Bkz. 75-77’inci paragraflar).
95. Bu nedenle, Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesinin, Mahkeme’nin
yerleşik içtihatlarının gerektirdiği
“yasa niteliği”
ile buluşmadığı
anlaşılmıştır, çünkü kabul edilemez genişlikteki terimler, bunların
etkilerinin öngörülebilir olmaması sonucunu doğurmaktadır (Bkz.
Amann v. İsviçre
[GC], no. 27798/95, § 50, ECHR 2000‑II; ve
Vajnai
v. Hungary
, no. 33629/06, § 46,8 Temmuz 2008).
96. Yukarıdaki düşünceler, Mahkeme’nin söz konusu müdahalenin
hukuken öngörülebilir olmadığı sonucuna ulaşabilmesi için yeter-
lidir.
Bundan dolayı Sözleşme’nin 10’uncu maddesinin ihlali mevcut-
tur.
III.SÖZLEŞMENİN DİĞER İHLALİ İDDİALARI
97. Son olarak başvurucu, Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesinin
lafzının, bir kişinin hangi eylem veya ihmallerinin cezai sorumlu-
lukla sonuçlanabileceğinin ayırt edemeyeceği şekilde belirsiz ve
geniş olmasının Sözleşme’nin 7’inci maddesini ihlal ettiğini iddia
etmiştir. Nihayet başvurucu karşı çıkılan hükmün, büyük ölçüde
ayrımcı sonuçlarından dolayı, Sözleşme’nin 14’üncü maddesini de
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.