Background Image
Previous Page  429 / 465 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 429 / 465 Next Page
Page Background

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

428

86. Hükümet, mevcut davada bir müdahale bulunmadığı fikrinde ol-

duğu için bu noktayı değerlendirmemiştir. Buna karşın,

“Türklük”

ve

“Türk milleti”

kavramlarına ilişkin açıklamaları temin etmiştir.

301’inci maddenin metindeki değişikliği takiben

“Türk milleti”

nin

,

“Türk”

kavramının yerini aldığını ileri sürmüştür. Bu kavramlar

halihazırda herhangi bir ırksal veya etnik çağrışıma sahip değildir.

Bunlar, Anayasa’nın 66’ıncı maddesinde tanımlanan Türk yurttaş-

lığına atıf yapar şekilde anlaşılmalıdır.

87. Mahkeme, konu ile ilgili ulusal hukukunun, ilgili kişilerin –eğer

ihtiyaç varsa uygun bir hukuki destek ile beraber- belli bir hare-

ketin neden olduğu sonuçları, belli bir durumda makul ölçüde

öngörmesine olanak vermesi için, yeterli kesinlikle biçimlendiri-

lesinin zorunlu olduğunu yineler. (Bkz, birçok diğer hüküm ara-

sında,

Grigoriades v. Greece

, 25 Kasım 1997) Bu sonuçların, mutlak

kesinlikle –ki tecrübeler bunun erişilmez olduğunu göstermiştir-

öngörülmesi gerekmez. Kesinlik, büyük ölçüde arzu edilir olsa da

bu, aşırı katılık gerektirir, ne var ki hukuk, değişen koşullara ayak

uydurmak zorundadır. Bu nedenle çoğu yasa, kaçınılmaz olarak,

yorumlanması ve uygulaması pratik bir sorun yaratan az veya çok

belirsiz terimlerle ifade edilir. (Bkz.

Sunday Times v. Birleşik Krallık

(no. 1)

, 26 Nisan 1979, § 49, Series A no. 30, ve

Flinkkilä ve diğerleri

v. Finlandiya

, no. 25576/04, § 65, 6 Nisan 2010).

88. Mahkeme, yukarıda ifade edilen

Dink

kararında sorunun,

“Türk-

lük”

terimini içeren hukuki normların, başvurucu için yeterli de-

recede ulaşılabilir ve öngörülebilir olup olmamadığı noktasında

ortaya çıktığını kaydeder. Mahkeme, bu sorun ilişkin bazı şüp-

helerini ifade etmekle beraber, söz konusu davada koşullarında

bunu incelememeyi tercih etmiştir. (Bkz. yukarıda bahsedilen

Dink

, § 116).

89. Buna karşın Mahkeme, mevcut davada bu sorunun incelenmesi

gerektiği kanaatindedir. Mahkeme, 1926 yılında, ilk Türk Ceza

Kanunu’nun kabulünden itibaren Ceza Kanunu’nun 301’inci

maddesinin –ve önceki Ceza Kanunu’nun 159’uncu maddesinin-

bir kaç değişikliğe tabi olduğunu kaydeder. Karşı çıkılan madde

metnindeki son değişikliğin, Elif Şafak, Orhan Pamuk, Hrant Dink

gibi önde gelen yazar ve gazetecilerin hassas konulardaki sakın-