Background Image
Previous Page  108 / 529 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 108 / 529 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2012 (98)

Güneş YILMAZ

107

için açılan davaya

“izale- şuyu”

adı verilmektedir. Bu aşamada mahke-

me, TMK’ya göre ya terekeye dahil mal ve hakların

“aynen”

bölüşül-

mesine ya da

“satılarak”

bedellerinin paylaşılmasına karar vermek-

tedir. Genel olarak, uygulamada davanın satışla nihayete erdirildiği

görülmektedir. Söz konusu satış işlemi de, Türk Medeni Kanunu’nun

699/3. maddesi gereğince

“açık arttırma yoluyla”

yapılmaktadır. Yine

bu konuda Hukuk Usulü Muhakemeler Kanunu ( md.571), İcra ve İf-

las Kanunu’na (İİK) atıfta bulunmaktadır.

İzale-i şuyu davasında mahkemenin satış kararı vermesi ile tere-

keye dahil mal ve hakların açık arttırma yolu ile yani müzayede ile sa-

tılmaları halinde elde edilen bedeller ortaklara payları oranında pay-

laştırılmaktadır. İşte bu aşamada Katma Değer Vergisi Kanunu’nun

(KDVK) 1/3-d madde hükmünde ifadesini bulan

“müzayede mahalle�

rinde yapılan satışlar KDV’nin konusuna içindedir”

ibaresi devreye gir-

mektedir. Zira bu noktada izale-i şuyu davası neticesinde gerçekleşti-

rilen satış işleminin müzayede mahallinde yapılan satış olarak kabul

edilip edilemeyeceğinin açıklanmasında fayda görülmüştür. Tüm ya-

sal, idarî ve yargısal düzenlemeler irdelendiğinde, Yargıtay’ın karar-

larında da belirtildiği üzere, KDVK uygulaması açısından, açık arttır-

ma ile satışın yapıldığı her yer müzayede mahalli olarak kabul edilip;

verginin alınması için satış nerede yapılırsa yapılsın

“açık arttırma ile

yapılmasının”

yeterli olduğu ve KDVK açısından vergilendirilmesi ge-

rektiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca söz konusu satış işlemi, müza-

yede türlerinden cebrî müzayede şeklinde gerçekleşmekte olup, ceb-

ri müzayede de, hem menkul hem de gayrimenkullerde teslim veya

tescile gerek olmaksızın, müzayedenin yapıldığı ve kesinleştiği tarihte

KDV doğmaktadır.

II. Mülkiyet Kavramı ve Miras Ortaklığının Hukukî Mahiyeti

Mülkiyet, hak sahibine, hakkına konu olan eşya üzerinde, kanun

çerçevesinde dilediği gibi tasarruf etmek yetkisini vermektedir (TMK.

m. 683). Bir şeye malik olan kimse, kanunî sınırlar içinde, o şeyi arzu

ettiği şekilde kullanabilir; semerelerinden faydalanabilir; o şey üzerin-

de hukukî tasarruflarda bulunabilir, mülkiyetini devredebilir veya sa-

dece sınırlı bir aynî hakla kayıtlayabilir, örneğin rehnedebilir; veya bir

şahsî hak (örneğin kira hakkı) dolayısıyla mülkünün kullanılmasını