

TBB Dergisi 2012 (98)
Aysel Ceren MUTLU
149
SONUÇ
Vergilendirme yetkisinin hukuk devleti ilkesi ile ilişkisini ortaya
koyarken Anayasa’mıza yazdığımız hukuk devleti olma özelliğini ne
kadar taşıdığımızı düşünmemiz gerekir. Adil bir vergilendirmenin çe-
kirdeğini oluşturan devlet ile mükellef arasındaki ilişkilerde devlet el-
bette ki egemenliğini kullanan taraftır ancak bu hiçbir zaman hukuka
aykırılıkları haklı kılmayacaktır.
Vergilendirme yetkisinin temel hak ve özgürlüklerle olan yakın
bağlantısının konuya daha titiz davranmayı gerektirdiğini söylemiş-
tik. Bu bağlamda söz konusu titizlik uygulamalar zincirinin her anında
mevcut olmalı ki belirli noktalardaki hatalar ileriki aşamalarda daha
kötü sonuçlara, nihayetinde adaletsiz bir vergilendirmeye neden ol-
masın. Bir yasama düşünelim mükerrer maddeler ve dağınık ifadeler
ile mükelleflerin kafasını karıştıran, bir de idare düşünelim yasama-
dan da etkin bir halde vergilendirmeler de bulunabilen. Bir de yargı
düşünelim hiçbir ilke gözetilmeden yazılan kanunlara göre karar ver-
mesi gereken… Dolayısıyla yolun en başında nelerden vergi alınması
gerektiği iyi belirlenmeli, sistemli, açık ve anlaşılır olarak kanunları-
mızda yer edinmeli, mükellefin hukuki güvenlik içerisinde olmasına
zeval vermeden tahsil edilebilmelidir.
Adaletin hassas altın terazisi arızalı olduğu müddetçe altın değe-
rindeki uygulamalara tanıklık etmek mümkün değildir. Bu nedenle
önce adalet kavramını sindirip içselleştirmeli daha sonra vakıf olduk-
larımızı kanun, kurum ve kurallarımıza nakşetmeli ve en sonunda far-
kındalıklarımızı uygulama sahasında da göstermeliyiz. Bunlar içindir
ki, hukuk devleti denildiği zaman ne anlamamız gerektiği, mükellef
odaklı bir uygulamanın geliştirilmesi, bugünkü vergi sistemimizin ek-
sikliklerini gidererek yarına insan haklarının özellikle anılan savunu-
cusu bir ülke olarak başlanabilmesi için önemlidir.
Yazının başlangıcından buraya kadar çeşitli ilkelerden, kanun
maddelerinden bahsettik. Ancak belki de belirtmemiz gereken en
önemli mevzuu çağdaş hukukun da bir hedefi olan
“etkin hukuki ko�
rumadır”
. Bu etkinlik kişiye sahibi olduğu hakkın bizzat teslim edil-
mesi ile mümkündür. Sadece kanun yapmak ya da mahkeme kurmak
yetmez. Bunlar gerekli tedbirler olmakla birlikte yeterli tedbirler de-
ğillerdir. Hukuki barışın sağlanması için lazım gelen hakkın teslimi,