Background Image
Previous Page  423 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 423 / 521 Next Page
Page Background

422

merak eder. Erkek de doğal olarak kendi türünde sevgi vermektedir,

oysa kadının ihtiyaç duyduğu bu değildir. Kadınlar dinlenilmediği,

erkeklerse kadının bu çabalarını kendisini değiştirmek istendiği şek-

linde algılıyor. Değişim korkutucu olduğu için de diyor ki, “beni de-

ğiştiremezsin”. Böylece eşler birbirinin gereksinmelerini karşılamakta

yetersiz bir kısır döngü içerisine sıkışıp kalabilmektedir. Erkek ve ka-

dının farklı olması korkutmamalı, bu farkla büyümeyi öğrenmeliyiz.

Farklı olmak eşit olmamıza aykırı değil.

İletişim sürecinde bir mesajın ardından hangi mesajın geldiği önem-

lidir. Örneğin bir anlaşmazlık sırasında erkek “karım dırdır ediyor, söy-

leniyor, ben de kulaklarımı tıkayıp bir köşeye çekiliyorum ve gazetemi

okuyorum”. Kadın ise durumu “kocam beni hiç dinlemiyor, sorunlar-

la ilgilenmiyor, kayıtsız bir şekilde gazetesini okuyor, ben de onunla

konuşabilmek için durmadan söylenmek zorunda kalıyorum” şeklinde

açıklamaktadır. Bu örnekte erkek de kadın da kendi davranışlarını ve

yaşadıkları çatışmalı durumu bir neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde yo-

rumlayarak “bunlara sen neden oluyorsun” mesajını vermekteler.

Uzlaşma çabalarına, her iki taraf/eş kendisi için en iyi sonucu al-

mak için başlar ama egemen anlaşma ve uzlaşma stratejisi, karşı tara-

fın üzerinden buldozer gibi geçmektir. Tüm stratejiler rakibi köşeye

sıkıştırıp onu kayıtsız şartsız teslim almak üzerine kurulur. Bir konuda

anlaşmak için yapılan uzlaşma görüşmelerinde bizim için ideal sonuç

masaya oturup tüm isteklerimizi karşı tarafa dikte ettirmektir diye

düşünülmektedir. Çünkü uzlaşma, yenilgi hatta teslimiyet gibi gelir.

Eşler uzlaşmak için bir ödün verdiğinde, arkasından yeni ödün istek-

lerinin geleceğini, ‘elimi verdiğim kolumu kaptıracağım’ diye düşün-

düklerini görmekteyiz. Oysa uzlaşma eşitlerin diyalogu ile gerçekleşir.

Karşı tarafın kişiliğine ve haklarına saygı duymadan uzlaşmak zordur.

Karşısındaki kişinin en az kendisi kadar saygıdeğer ve akıllı olduğunu

kabul etmeyen kişi uzlaşamaz. Kırıp sonra sarma yöntemi ile ulaşılan

geçici çözümler ve uzlaşmalar ancak kısa bir süre yararlı olur. Bir süre

sonra sorun, daha ağırlaşmış olarak tekrar gündemin ilk sırasına otu-

rur. Gerçek uzlaşmalar, tüm çelişkiler ortaya konduktan ve sorun her

yönüyle tartışıldıktan sonra ortaya çıkabilir.

Görüşme sırasında işe bitmemiş duygular, yargılar ve önyargılar

da karışabilir. Zafer duygusuna duyulan açlık ve kısmi başarıların ver-