Background Image
Previous Page  144 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 144 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2012 (102)

Olgun AKBULUT

143

şeyi: genelde hukuk, özelde anayasalar ile toplumsal yapı arasındaki

ilişkiyi. Resmi dili belirleyen ülkenin tarihsel, kültürel, ekonomik ve

siyasi yapısı ve bunun hukuka yansıyıp yansımayacağı konusudur.

Görülen o ki, ülkede konuşulan dillere resmi dil statüsü, bunun bir

ihtiyaç ya da siyasi veya ekonomik nedenlerle gereklilik olduğu du-

rumlarda anayasalarda düzenlenmektedir. Konuya ihtiyaç ve gerekli-

lik noktasından yaklaşınca devletin yönetim yapısının ne olduğu konu

dışı kalmaktadır.

Birden fazla resmi dile sahip ülkelerin önemli bir kısmının federal

devletler veya özerk bölgelere sahip devletler olması saptamamızı ge-

çersiz kılmaz. Bu bize, bu ülkelerde ortaya çıkan toplumsal ihtiyaç ya

da gerekliliklerin sadece resmi dil düzenlemesini değil, farklılıkların

korunması ve belki ek olarak kolay yönetim ihtiyacını da yanına ala-

rak, ülkenin yönetim yapısını da etkilediğini göstermektedir. Açıkça

ifade etmek gerek ki, bir ülkenin birden fazla resmi dile sahip olması

için o ülkenin federal devlet yapısına geçmesi veya özerk bölgeler ya-

ratması gerekmez. İkinci resmi dili konuşan nüfus bir bölgede yoğun-

laşmış olabileceği gibi ülke geneline de yayılmış olabilir.

İçinde yaşadığımız çok kültürlülük çağında gelişmiş dünya, bir

kısmı söylem düzeyinde de olsa, çok kültürlülüğü koruma hedefini

güderken, gelişmekte olan ülkeler henüz ulusal kültür yaratmanın

heyecanına sarılmış gözüküyorlar. Bir arada yaşamanın unsuru kabul

edilen

“tek millet”

sloganı

“tek dil”

sloganı ile tamamlanıyor. Bu açıdan

bakıldığında birden fazla resmi dile sahip ülkelerin sürekli bir ayrılma

tehlikesi içinde yaşıyor olmaları gerekiyor!

Türkiye de tek resmi dile sahip bir ülkedir. Türkiye’de öngörü-

lebilir gelecekte resmi dil sayısının artması yönünde bir düzenleme

beklemek yerinde olmaz. Siyasetçilerin resmi dil tartışmasından uzak

durmakta oldukları gözlenmektedir. Yeni bir anayasa için hazırlanan

taslaklarda da resmi dilin tekliğinin korunmasının önerildiği göze

çarpıyor. Bununla birlikte, resmi dilin Türkçe olarak kalması yanında

Türkçeden başka dillerde eğitim talebi ileri sürülmektedir. Anayasa-

nın mevcut 42. maddesinin son fıkrası ise buna engeldir. Bu fıkraya

göre,

“Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk va-

tandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim

kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim ya-