

Yargıtay Kararları
368
8. CMK ve Basın Kanunu Normları Arasındaki İlişkinin Niteliği
Somut olayımızda, genel kanun niteliğindeki CMK normu ile özel kanun
olan Basın Kanunu normu arasındaki ilişki kural – istisna ilişkisidir. Basın
özgürlüğünün demokratik toplumlardaki yaşamsal önemi nedeniyle basının
tabi olacağı esaslar ayrı bir kanun ile düzenlenmiştir. Bu kanunda, basın
organları ile çalışanlarının işlevlerinin özellikleri gözetilerek birçok konuda
basına özgü –istisnai nitelikte düzenlemeler yapılmıştır. Kamu davası açıl-
masının da süreye tabi tutulması da belirtilen mahiyetteki düzenlemelerden
birisidir. Gerçekten de ceza hukuku mevzuatımızda kamu davası açılmasının
süreye tabi tutulduğu yalnızca iki kanun vardır, bunlardan birisi 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 180.
maddesi, (298 sayılı Kanun Madde 180 – (Değişik: 17/5/1979 - 2234/1 md.):
(Değişik: 10/6/1983 - 2839/61 md.) Seçim suçlarından doğan kamu da-
vası, seçimin bittiği tarihten itibaren iki yıl içinde açılmadığı takdirde kovuş-
turma yapılamaz.
Kamu davasının açılması izin veya karar alınmasına bağlı olan
suçlarda izin veya kararın alınması için yapılan müracaat tarihi ile izin
veya kararın verildiği tarih arasında geçen süre dava süresi hesabına
katılmaz. Ancak, bu süre üç ayı geçemez) diğeri ise inceleme konu-
muzu oluşturan Basın Kanunu’nun 26. maddesidir. Yasa koyucunun
sadece bu iki kanunun uygulaması nedeniyle kamu davası açmayı (za-
manaşımı süresi içinde bulunmak kaydıyla) hak düşürücü süreye tabi
tutmuş olması gerçekten anlamlıdır. Seçimlerin gerçekleştirilmesinin
ve basın özgürlüğünün sağlanmasının demokratik hayatın esaslı bir
unsuru olduğu gözetildiğinde belirtilen iki kanundaki istisnai nitelik-
teki düzenlemenin amacı daha iyi anlaşılacaktır.
İşte bu nedenlerle Basın Kanunu’ndaki dava açma süresini düzen-
leyen 26. madde hükmünün istisna bir hüküm olduğuna kuşku bu-
lunmamaktadır. Bu durumda yani, iki norm arasında kural – istisna
ilişkisinin mevcut olduğu durumda, doktrinde; ‘Eski kanun özel ise,
yeni genel kanunun eski özel kanuna aykırı olduğu söylenemez. İs-
tisna olduğuna göre, eski özel kanun yürürlükte kalır. Eğer onun da
ilga edilmesi isteniyorsa, ilga ediş açık olmalıdır’ görüşü haklı olarak
ifade edilmektedir (Nurullah KUNTER / Feridun YENİSEY/ Ayşe
NUHOĞLU: Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, on-
beşinci bası, İstanbul Kasım 2006, s. 551-552). Sonuç olarak Basın Ka-