

TBB Dergisi 2013 (106)
Ayşen SEYMEN ÇAKAR
263
Adalet kelimesi Arapça kökenli bir sözcüktür. Arapça “adl” sözcü-
ğünden dilimize geçmiştir. Hak, hukuk ve haklılıkla ilgili, içiçe kenet-
lenmiş bir kavramdır. Çeçen’e göre adaleti, hak ve hukukun gerçekleş-
tirilebilmesi şeklinde tanımlamak mümkündür.
3
Çeçen adaleti, temel
olarak sosyal mutluluk şeklinde ifade etmiştir. Ona göre en adil düzen,
en fazla insana en üst düzeyde mutluluk sağlayan düzendir. Adaletin
var olabilmesi için toplumsal mutluluğun objektif ve kollektif bir şekil-
de varlığı zorunludur.
4
Çeçen’e göre adalet ile eşitlik içiçedir, eşitlik ve
eşitsizlik, adaletli düzende herkes için benzer koşullarda ve düzeyde
olacaktır. Herkesin hak ve özgürlükleri eşit düzeyde gerçekleşecektir.
5
Aristotales, adaleti dağıtıcı ve denkleştirici adalet şeklinde ikiye ayırır. Ona göre şeref
veya malların dağıtımında bir toplum içindeki bireylerin durumuna ve yeteneğine
göre, eşit pay verilmesini gerekli kılan dağıtıcı adalet, bir orantıdır. Adaletsizlik
ise orantısızlıktır. Eşitlik, bir orta olduğuna göre, hak da bir ortadır. Adalet ya da
hak kişilerde ve şeylerde eşitlik olacaktır. Eğer kişiler eşit değilse, eşit şeylere sahip
olamayacaklardır. Dağıtıcı adaletten farklı olan düzeltici adalet ise, Aristo’ya göre
alışverişlerdeki eşitliği gündeme getirir. Bu anlamda haksızlık, bir adaletszliktir.
Karagöz,
a.g.e.,
s. 270
Aristo, haksızlığın olduğu bir ortamda yargıcın sağladığı adaleti, düzeltici adalet
olarak görür. Ona göre yargıç, eşitsizlik olan bu adaletsizliği denkleştirmeye
çalışır, çünkü biri dövülüp, öteki dövünce ya da biri öldürülüp, öteki ölünce
yapılan ile maruz kalınan, eşit olmayan bir bölümleme olacaktır. Buna karşılık
yargıç, ceza ile kazancı azaltarak bunları düzeltmeye çalışır. Bu anlamda düzeltici
adalet, kar ile zararın ortasıdır.
Karagöz,
a.g.e.,
s. 271
Romalı hukukçu Upianus’a göre, hukukla meşgul olacak kimse, önce hukuk
adının nereden geldiğini bilmek zorundadır. Nitekim hukuk, adaletten çıkmıştır.
Adalet ise, ‘herkese kendi hakkını tanımak konusundaki istikrarlı ve devamlı
irade’ olarak tanımlanmıştır.
Muharrem Kılıç, “Değerler Filozofisi ve Hukuksal Değerler”,
Eğitim-Bir-Sen,
Yıl:7,
Sayı: 19, (Ocak-Şubat-Mart), 2011, s. 54
Jhering’e göre, hukukun amacı, toplumun yaşam koşullarını güvence altına
almaktır. Hukuk, toplumda düzen, güven ve barışı gerçekleştirirken; temelde
adaletin topluma yerleşmesine yardımcı olur. Hukukun asıl görevi nedeniyle
hakkı ve haklı olanı gerçekleştirme durumundadır.Bu nedenle hukukun izlemesi
gereken yönü, ancak adalet düşüncesi aydınlatabilir.
Çeçen,
a.g.e.,
s. 100
Kelsen’e göre adalet, herkese mutluluk getiren bir düzendir. Ama bir kimsenin
mutluluğu, diğerinin mutluluğu ile çatışabileceğinden, herkesi memnun edebi-
lecek bir düzen bulunamayacaktır. O halde, adaletin temelinde ahlaki duygular
egemen olmakla beraber, adalet kavramı içinde diğer bazı hukuki unsurların da
bulunduğunu kabul etmek gerekir.
Turhan Esener,
Hukuk Başlangıcı,
4. Baskı, İstanbul: Alkım Yayınları, 2001, s. 53
Leibniz, hukukun temelinin sevgi olduğunu, adaletin ise insanın akıl yolu ile
bulduğu mutluluk olduğunu ifade etmiştir.Esener, s. 53
3
Çeçen, s. 96
4
Çeçen
, s.
97
5
Çeçen, s. 97