

TBB Dergisi 2013 (106)
Ayşen SEYMEN ÇAKAR
267
için mutlak surette ideal olanı bulmak, zor olmanın ötesinde imkansız
denecek kadar zordur. Erdoğan’a göre, herkese aynı şekilde uygula-
nan ve hiç kimseyi bir üst’ün emirlerine tabi kılmayan adil davranış
kuralları, hiçbir zaman, herhangi bir kimsenin nelere sahip olması
gerektiğini belirleyemez....Özgür bir toplumda bireyin elde edeceği
şeyler, daima, kısmen hiçkimsenin önceden göremediği ve belirleme
gücüne sahip olmadığı özel şartlara bağlı olacaktır.
18
Adalet kavramı, iyi, kötü, güzel, çirkin vs. kavramlar gibi göre-
celi ve sübjektif bir kavramdır. Adalet, bir değerdir. Adalet kavramı-
nın subjektif değer yargılarına göre değiştiği, bu konularda objektif
ve akla dayalı kararlar verilemeyeceği gerekçesiyle, hukuki pozitivizm
düşüncesinde adaletin, hukuki bir kavram olarak değerlendirilemeye-
ceği öne sürülmüştür.
Keyman’a göre, adil, yani herkese mutluluk getiren bir düzen kur-
mak mümkün değildir.
19
Keyman, eşitlik kavramının da adalet kavra-
mını tanımlayabilecek bir ölçü olmadığını belirtmektedir.
20
18
Mustafa Erdoğan,
Anayasa Hukuku,
Gözden geçirilmiş 5. Baskı, Ankara: Orion Ki-
tabevi, 2009, s. 53
19
Keyman’a göre, birinin mutluluğunun zaman zaman bir başkasının mutluluğu,
diğer bir deyişle bir başkasının çıkarı ile çatışması kaçınılmazdır. Bütün çıkar ça-
tışmalarını, herkesi mutlu kılacak biçimde çözen, adil bir toplumsal düzen özlemi,
gerçekçi olmayan bir tutumdur. Her çıkar çatışması, iki çıkardan birinin diğerine
feda edilmesi veya bunlar arasında bir uzlaşma sağlanması yoluyla çözülebilir.
Her iki halde de tarafların çıkarları tamamen veya kısmen feda edilmiş olacaktır.
Esasen hangi çıkarın daha üstün ve korunmaya değer olduğu, akıl yolu ile sap-
tanamaz. Bunun için çıkarlar arasaında uzlaşma sağlamanın en haklı ve adil usul
olduğunu bilimsel bakımdan kanıtlamak mümkün değildir. Akıl ancak ortada bir
çıkar çatışması olduğunu gösterir; fakat bu çatışmanın objektif ölçülerle nasıl çö-
züleceği konusunda bir şey söylemez. Çıkarların karşılıklı önemi sorunu, niteliği
itibariyle subjektif ve sadece değerlendirmeyi yapan bakımından geçerli olabilen
değer yargıları aracılığı ile çözülebilir. Bu gibi değer yargıları hukuk biliminin
değil; felsefe, sosyoloji, ahlak gibi başka bilim dallarının konusuna girer. Öyle ise
adaletin içeriği sorunu, hukuk biliminin konusu dışında kalmaktadır.
S. Keyman, “Hukuki Pozitivizm”,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,
Cilt:35, Sayı:1-4, 1978, s. 31
20
Eşitlik olarak adalet, eşitlerin eşit, eşit olmayanların da farklı bir muameleye tabi
tutulmalarını ifade eder. Eşitlerin, eşit; eşit olamayanların da farklı muameleye
tabi tutulmaları, adaletin önemli bir unsurunu teşkil etmekle birlikte, adaletin
içeriğini açıklamak bakımından yeterli olamamakta ve başka ölçülerle tamamlan-
ması gerekmektedir. Kimlerin eşit, kimlerin eşit olmayan durumda bulundukları
saptanmadıkça, eşitlik ölçüsü boş bir kalıp olarak kalacaktır. Bu sorunun cevabı-
nı veremediğimiz sürece, kanunların veya diğer hukuksal durumların adil olup
olmadıklarını söyleyebilmemiz mümkün değildir. Aslında adalet kavramının biri
sabit, diğeri değişken iki unsuru vardır. Eşitlerin, eşit; eşit olmayanların da farklı