Background Image
Previous Page  300 / 485 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 300 / 485 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (109)

Emel BADUR

299

zaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.”

ve 24. mad-

desinde,

“Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir.”

düzenlemelerine

yer verilmiştir. Görüldüğü gibi ne Anayasa’da, ne kabul edilmiş ulus-

lararası anlaşmalarda ne de ikincil düzenlemelerde, bir kişiye yönel-

miş tıbbi müdahale için başka bir kişinin (küçük ve kısıtlıların durumu

hariç olmak üzere) izninin arandığı durumlar vardır.

Benzer bir hüküm Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli

Hakkında Kanun’un 7/d maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede

yer verilen,

“Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı eşinin, vericinin

organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek

ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek”

ifadesiyle organ ve doku ala-

cak hekime bilgi verme ve araştırma yükümlülüğü getirilmiştir. Ancak

maddede organ ve doku verecek olan kişinin iradesi, eşinin rızasına

tabi tutulmamakta, sadece haberinin olması sağlanmaktadır. Durum-

dan haberdar olan ve eşinin organ ve doku vermesini istemeyen ki-

şinin, eşini ikna ederek organ ve doku verme kararından vazgeçirme

dışında bir şansı bulunmamaktadır.

Ayrıca hükümde,

“birlikte yaşadığı eşinin”

ifadesinin kullanılmış

olması da dikkat çekicidir. Yani eşin haberi olup olmadığının araştı-

rılması, sadece birlikte yaşayan eşler için bir zorunluluktur. Eşler hak-

kında ayrılık kararı verilmesi, boşanma veya ayrılık davası açılması

veya yasal olarak ayrı yaşama haklarının doğması gibi nedenlerle eşler

ayrı yaşıyorlarsa bu zorunluluk da ortadan kalkacaktır.

Halbuki NPHK’da çağdaş hukuk anlayışının aksine ve eşin rı-

zasının arandığı hallerin bazılarında yer verilen (kefalet sözleşmesi)

ayrı yaşama istisnasını da içermeyecek şekilde bir düzenleme tercih

olunmuştur. Haklı bir neden olmaksızın rıza vermekten kaçınan veya

ulaşılamayan eşle ilgili bir düzenleme de getirilmemiş olması, nor-

mun daha da katı hale gelmesine neden olmaktadır. Bu gerekçelerle

NPHK’da yer alan düzenleme, en kısa zamanda değiştirilmesi gereken

eşin rızasına ilişkin düzenleme olarak ortaya çıkmaktadır.

SONUÇ

Üç ana bölümden oluşan bu çalışmanın temel amacı, Türk

Hukuku’nda eşin rızasının arandığı hallerin ortaya konulması ve de-

ğerlendirilmesidir. Bu amaçla iki temel Kanun’da (TMK ve TBK) eşin