Background Image
Previous Page  234 / 413 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 234 / 413 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2014 (112)

Aydın AKGÜL

233

nın 129/5. maddesinin emredici hükmü gereğidir. Yüksek Mahkeme,

aynı zamanda kamu görevlilerinin hukuka aykırı eylem ve işlemlerin-

den ve kendi kusurlarından doğan zararı toplumun ödemek zorunda

olmadığı görüşündedir.

Danıştay, manevi tazminatın bir tazmin aracı değil tatmin aracı ol-

duğu ve bu nedenle manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak

şekilde belirlenmesi gerektiği görüşünde ise de; tam yargı davasının,

idarenin hukuk kuralları içinde kalmasını sağlayan etkin bir denetim

ve yaptırım mekanizması olma niteliğini de göz önünde bulundura-

rak, işkence iddiasıyla açılan davalarda kabul edilen manevi tazminat

miktarlarını kimi zaman yetersiz bulmuştur.

Yüksek Mahkeme tarafından, her olayın özelliğine göre manevi

tazminat miktarları belirlenmektedir. Ancak, benzer olaylarda yakın

tarihlerde farklı tazminat miktarlarının kabulü kanaatimizce isabetli

olmamıştır. Ayrıca, idari yargı yerince, işkencenin varlığı halinde be-

lirlenecek manevi tazminatın, 657 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarın-

ca işkenceyi yapan kamu personeline rücu edileceği hususu göz önün-

de bulundurularak, kamu görevlilerinin işkenceye başvurmalarını

caydırıcı, dolayısıyla kolluk hizmetinin hukuka uygun yürütülmesini

sağlayıcı nitelikte olması yerinde olacaktır.

Tam yargı davalarının tümüne uygulanabilecek, AYİM’in uygula-

dığı şekilde bir tarifenin belirlenmesi, uyuşmazlık konusu her olayın

oluş biçiminin ve özelliklerinin birbirinden farklı olması nedeniyle

uygun görülmese de; en azından işkence iddiasıyla açılan tam yargı

davalarında işkencenin varlığı halinde davacılara aynı miktarlarda

manevi tazminata hükmedilmesi, hem hakkaniyet yönünden hem de

tazminatın işkence yapan personele rücu edilecek olması nedeniyle

caydırıcı olması yönünden daha isabetli olacaktır.

İşkence iddiasıyla açılan tam yargı davalarında ilk başta manevi

tazminata faiz yürütülmemesi yönünde karar verilmekteydi. Ancak,

bu husus, davacının gerçek zararının tazmin edilmesini engellemek-

teydi. Danıştay’ın, manevi tazminata faiz yürütülmemesi yönündeki

içtihadını,

“ilgililerin uğradıkları manevi zararın gerçek anlamda karşılana-

bilmesi”

gerekçesiyle değiştirmesi kanaatimizce de yerinde olmuştur.