Background Image
Previous Page  95 / 341 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 95 / 341 Next Page
Page Background

Aydınlanma ve Ceza Hukuku

94

manları da yargılamanın içinde yer almakta, diğer bilim dalları yar-

gılamanın bir parçası olduğu ölçüde ispat hukuku da gelişmektedir.

190

İnsan aklının kutsallaştırılması ve evrenin mekanik algılanması

karşısında, insan duygularının geri plana atılması, insan zihninin ön

plana çıkmasıyla ona yapılan müdahalelerin, yani yargılama, cezalan-

dırma ve ıslah tekniklerindeki uzmanlaşmanın, Ortaçağın işkencele-

rinden daha ağır bir zihinsel eza verme tehlikesi, bireyin kendi kişili-

ğinden arındırılarak bireyselliğinin elinden alınması, gibi olasılıklar

her zaman vardır. Foucault

191

ve diğer Aydınlanmayı eleştiren post ya-

pısalcı düşünürlerin dikkat çektikleri hususlar

192

karşısında bizce hala

Kant’a başvurulabilir. Çünkü Kant’ın düşünceleri, günümüzde, insan

hakları kavramına dayanılması, yasaların yapımında ve uygulanma-

sında, etik bir değer olarak insanın temel alınmasının savunulmasını

sağlamıştır.

193

Bu da bizim en büyük umudumuzdur.

190

Bizce, günümüzde, ceza muhakemesindeki bilirkişilik kurumu bu çerçevede

düşünülebilir. Bu bağlamda Foucault, Hapishanenin Doğuşu adlı eserinde, artık

yargılamanın aslında perde arkasında hukukçulardan çok teknik uzmanların

elinde olduğu eleştirisini getirmektedir.

191

Foucault da, insanın doğal bir özü olduğu, “insan onuru” gibi liberal demokra-

tik devletlere ait kavramların bütün bir insanlık tarihi göz önüne alındığında son

derece yeni ve küçük bir alanı kapladığını ileri sürecektir. Foucault, iktidar ve

bilginin karşılıklı olarak suç ortaklığı içinde olduğunu ileri sürer ve Foucault’a

göre toplumsal kontrol sistemleri Aydınlanmadan itibaren beşeri bilimlerle bir-

likte geliştiğini belirtir.(bkz. Gutting; Foucault, Dost Kitabevi, Ankara, 2010)

192

Lyotard’ın “büyük anlatıların çöküşü” fikri Aydınlanmanın doğrusal ilerleme fik-

rini kendisini sarsacaktır. Lyotard, Horkheimer’le birlikte yazdığı çalışmasında

Aydınlanmanın olguların şüpheci ve eleştirel ele alınması olarak kavranan usun

kendi kendini yıkıma uğrattığını ileri sürmüştür. (Bottomore, Frankfurt Okulu ve

Eleştirisi, Say Y., İstanbul, 2013, s.22) Gerçekten 2.Dünya Savaşı’nı yaşayan insa-

noğlu nasıl bir ilerleme sergilemiştir? Aydınlanmanın özgürleşme ve servet ya-

ratımı hayalleri gerçekleşti mi sorusunu sormuştur. Gelişmekte olan ülkeler göz

önüne alındığında kısmen cevabını verebiliriz. Diğer bir eleştiri de Derrida’dan

gelecektir. Evren akli algılanırken, farklı akıllarla farklı algılanabilir miydi? İşte

Derrida bunu sorgulayacaktır. Aynı zamanda aklın ürünü olan bilgiyi taşıyan dil

yapılarının kendileri bilgiyi ifade etmek açısından ne kadar güvenilir ve anlaşılabi-

lirdir? Aydınlanmayı sorgulayan post modern düşüncenin ceza hukukuna somut

ne gibi bir katkısı olabilir? Bizce sadece uygulama ve teorinin eleştirilmesinde ya

da yeni cezalandırma ve infaz yollarının bulunmasında katkıları olabilir. Gerçek-

ten de somut olaylar karara bağlanırken her karar bir yorum işi olarak belirli bir si-

yasal bağlamda gerçekleştiğinden nesnel ve nötr ilkeler aramak yanılsama olacak-

tır. (Ahmet Türkbağ, İki Soruda Post-Modernizm ve Hukuka Yansıması, İÜHFM,

2003, C.LXI. S, 1-2, (175-183),s.182) Günümüz Türkiyesi’nin Balyoz ve Ergenekon

adlarıyla anılan vb. tarihi ceza davaları da bu düşünceyi doğrular niteliktedir.

193

bkz. İonna Kuçuradi

,

İnsan Hakları Kavramları ve Sorunları, TFK, Ankara, 2007