Background Image
Previous Page  114 / 453 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 114 / 453 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2015 (117)

Cansu KOÇ

113

Görülüyor ki sivil toplum kuruluşlarının tek başına varlığı de-

mokratikleşmenin bir aracı olmayacaktır. Bunun olabilmesi için ise

yurttaşlara görev düşmektedir. STK’ larla beraber düşünüldüğünde

yurttaştan beklenen üyelik, karşılıklı hak ve ödevlere sahip çıkma ve

pratikte katılımdır. Bunun sağlanabilmesi için demokrat kişilik bilin-

cinin yerleşmesi gerekmektedir. Demokratik kişilik, öncellikle inisiya-

tif sahibi bir birey olmayı, bunun yanında açık fikirli, yanılgıyı kabul

eden, hoşgörülü, eleştirel olmayı gerektirmektedir. Sivil toplum içinde

de ancak bu şekilde aidiyet ve temsiliyet kavramlarına sarılmaktan

çok gönüllü üyelik ve eleştirel yurttaşlık gelişebilecektir. Habermas’ ın

da demokratikleşme için yol olarak gösterdiği alanın kültür olduğunu

hatırlanarak denebilir ki demokratik siyasal kültür demokratik devle-

tin olduğu gibi, demokratik sivil toplumun da yapı taşıdır. Demokra-

tik kültüre sahip olmayanlarda kamusallık fikrinin oluşmayacağı ve

dolayıyla onlardan teşkil edilecek devlet ve sivil toplum kuruluşları-

nın da demokratik olmayacağı sonucuna varılabilir. Bununla beraber

unutulmamalıdır ki her toplum da kendine uygun düşecek demokra-

tikleşme ve sivil toplummodelini yaratacaktır, hepsine uyan bir model

yoktur, zira bu kültürel bir hareketlenmedir.

78

SONUÇ

Tarihsel süreç içinde devlet ve toplum ayrışmasının belirginleş-

meye başlamasıyla kamusal alanın da varlık bulduğu görülmektedir.

Bu alan, devletin denetim mekanizması olarak işlev görürken onun

faaliyetlerinin tek meşruiyet kaynağıdır da.

Sosyal refah devletinin çözülmeye başladığı neo-liberal dönemde,

devletin özellikle belli ekonomik grupların çıkar dengelerine göre ha-

reket etmeye başladığı, kamu hizmetlerinden el çekerek özelleştirme-

lere ağırlık verdiği görülmektedir. Devletin bu işlevsel dönüşümü ile

yurttaşların kabulü, kamusal konuların şahsileştirilme- ye başlanması

ve kişisel algılanması sonucunu doğurmuştur. Kamusallık ve aleni-

yet fikirlerinden beslenen kamusal alan, bu koşullar altında geriye

çekilmiştir. Kamusal alanın yokluğu ise bir meşruiyet krizine neden

olmuştur.

78

A.e., sf.232-240.