

TBB Dergisi 2015 (117)
Cansu KOÇ
111
Demokrasinin, kamusal alanın, sağlıklı işleyebilmesinin hem dev-
lete hem de topluma ilişkin bir sorun olduğu açıktır. Meşruiyet mesele-
sinin bir taraftan devletin meşruiyet krizi diğer taraftan da toplumda
oluşan meşruiyet yanılgısı üzerinden açıklanmaya çalışılması da bu se-
bepledir. Dolayısıyla demokrasi ve meşruiyet sorunu hem devlet hem
de sivil toplum meselesi olarak karşımıza çıkar, zira meşruiyet kaynağı
olacak demokrasi formel bir sistem değil bir ihtiyaçlar sistemidir ve
toplumsal düzeyde gelişim içinde olmalıdır. Devlete dayalı siyaset üret-
menin, bu bakış açısından uzaklaşma sonucunu doğurabileceği gerçeği
siyasetin toplumsal olması gereğini ortaya koymakta, bu da STK’ların
kamusal yaşam üzerindeki etkinliğini ifade etmektedir. Devletle top-
lum arasında oluşacak köprü olma vasfıyla STK’ ların önemi, iletişimin
ve politikanın ticarileştiği bu dönemde daha da artmaktadır.
72
STK’ların bu önemli işlevlerini piyasa koşullarına dayalı olarak
çalışan sendika ya da kooperatiflerin, iktidar olma amacını öncelikli
gören siyasi partilerin, devlete bağlı çalışan kamu kuruluşlarının, şid-
dete yönelen örgütlerin ya da bireyin içsel yaşamını dizayn etme gay-
retindeki tarikatların, ne kadar sağlayabileceği sorusu akla gelmekte-
dir. Bu sorun STK’ların olması gerekenden uzaklaşmaları ile ilintilidir,
zira demokratikleşme işlevi görecek olan STK’ların bu anlamda var
olabilmeleri için taşımaları gereken özellikler vardır. Öncelikle bu
kuruluşların gönüllülük esasına dayalı olarak çalışmaları gerekir ve
amaçları da toplumsal iyiye katkı sağlamak olmalıdır. Ayrıca bu kuru-
luşlar dikey eksenli hiyerarşik ilişkilerden uzak olmalıdır, zira hiyerar-
şi baskıyı beraberinde getirir ve böyle bir ortamda kamusal fikirlerin
sağlıklı olarak ortaya çıkması düşünülemez. STK’1ar ayrıca açıklık ve
belli bir konuda uzmanlaşmış olunması özelliklerine de sahip olmalı-
dır. Özellikle devletin sahip olması gereken aleniyet ilkesinin bu ku-
ruluşlar bakımından da zorunlu bir özellik olduğu unutulmamalıdır.
Aleniyet bir kurum ya da kuruluşun meşruiyetini sağlayacak biçimsel
bir ilke olmaktan ziyade kamusallık fikrinin kurucu unsurudur. STK’
ların kendi içlerindeki işleyişinin sağlıklı olması da aleniyetle beraber
diğer sayılan özellikleri taşımalarıyla mümkün olacaktır. Aynı zaman-
da şu da unutulmamalıdır ki devlet, sivil toplum kuruluşları üzerinde
gücünü kullanmamalı, özerk bir sivil toplumun varlığını tanımalı ve
taleplerini dikkate alırken hakem rolünün dışına çıkmamalıdır.
73
72
Tosun, a.g.m, sf. 225-228.
73
A.e., sf.231-240.