Background Image
Previous Page  294 / 421 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 294 / 421 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2015 (118)

Ahmet EROL / Dilek CİNGÖZ

293

• Yargıtay kararlarının tam aksi olarak, hükmen red davalarında

yetkili mahkemenin “mirasın açıldığı yerin mirasçı ya da miras-

çılardan birinin ikametgahındaki mahkeme” değil, “mirasbıraka-

nın son ikametgahındaki yetkili mahkeme” olarak seçilmesi,

• Mirasçıların işe devam etmemeleri halinde, işletmenin kısmen ya

da tamamen satılmasından elde edilen kazancın değer artış ka-

zancı olarak düşünülmesi ve bundan ölen kişinin kazancı olarak

vergilendirilmesi,

• Mirasbırakana ait indirilemeyen KDV’nin mirasçılar tarafından

sonraki dönemlerde indirim konusu yapılabilmesi,

• Yine Yargıtay kararlarının tam aksi olarak, resmi tasfiye talebinin

mahkeme tarafından kabul edilmesi ve buna istinaden tasfiye me-

murunun atanmasından sonra mirasçılardan birisinin mirası ka-

bul ettiği yönündeki beyanının tasfiyede etkili olmaması,

• Resmi tasfiyenin başlaması sonrasında açıklanan kabul beyanının

tasfiye işlemlerini durdurması halinde; tasfiye memurunun o ana

kadar yaptığı işlemlerin geçerli kalması ve iyiniyetli üçüncü kişi-

lerin kazanmış olduğu hakların korunabilmesi için bu durdurma-

nın en azından geleceğe etkili sonuçlar doğuracak şekilde kabul

edilmesi.

Mükellef haklarının geliştirilmesi için; bu haklara özen gösterme-

yen, mükellefin herhangi bir biçimde hukukunu sınırlayan veya sı-

nırlama çabasına girişen, mükellefin hukuki küçük dünyasına hukuk

normları dışında el atmaya çalışan veya buna kalkışan, mükellefleri

hukuk dışı biçimde herhangi bir yolla tehdit ve icbar edenler hakkında

çok ağır hukuki yaptırımların getirilmesi ve bunların da etkin şekilde

uygulanması gerekmektedir.

Türkiye’de mükellef hakları da son derece dağınık ve OECD ül-

keleri ile AİHM kararlarının oldukça gerisinde bulunmaktadır. Vergi

reform çalışmaları çerçevesinde VUK’da yapılacak değişikliklerle bu

hususların özenle göz önünde bulundurulması ve Türkiye’de mükellef

haklarının yasal boyuta ve güvenceye kavuşturulması önemlidir.