

TBB Dergisi 2016 (124)
Fahri Gökçen TANER
243
Bu noktada akla önerdiğimiz çözümün de çocukların mahkemeye
çıkmasını veya sanık olarak yargılanmasını mutlak olarak engelleyip
engellemeyeceği sorusu gelebilir. Zira yaşları birbirine yakın çocukları
sözde bir evliliğe yönlendiren kişiler yargılanırken, hükmün şahsi ce-
zasızlık sebebi olarak düzenlenmesi halinde bu çocukların yine sanık
sıfatını taşıması söz konusu olabilecektir. Ancak bu noktada CMK’nın
171/1. maddesinde yer alan ve Cumhuriyet savcısına şahsi cezasızlık
sebebinin varlığı halinde kamu davası açmama yetkisi veren hüküm
uygulanarak sorun çözülebilecektir. CMK’nın 171/1. maddesi uyarın-
ca cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin
pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşullar sabit ise
ya da şahsî cezasızlık sebebi varsa, Cumhuriyet Savcısı’nın kovuştur-
maya yer olmadığına karar vermesi gerektiğine ve burada bir takdir
yetkisi değil, bağlı yetki olduğu yönündeki görüşe
56
biz de katılıyo-
ruz. Bu durumda savcılık makamı cinsel ilişkinin rızaen gerçekleşti-
ğine inanıyorsa, çocukların yaş farkını hesaplamak son derece basit
olup, kovuşturma evresinde mahkemenin takdir edebileceği türden
karmaşık bir sorun değildir. Bu nedenle çocuklar bakımından şahsi
cezasızlık sebebinin varlığını gören Cumhuriyet savcısının, bu kişiler
hakkında kamu davası açmaması gerekir.
Burada son olarak Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara
Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (Lanzaro-
te Sözleşmesi) 18/3. maddesinde Sözleşme’nin küçük yaştaki çocuklar
arasındaki, karşılıklı rızaya bağlı cinsel faaliyetleri düzenleme amacı
bulunmadığının açıkça ifade edildiğini de hatırlatmak istiyoruz. Bu
düzenleme, Avrupa Konseyi’nin de, etkin bir biçimde mücadele ettiği
cinsel istismar davranışları ile çocuklar arasında gerçekleşen rızaya
dayalı cinsel davranışların birbirinden net biçimde ayrıldığını açıkça
ortaya koymaktadır. Kanımızca bu yaklaşımın temelinde her ne ka-
dar hukuken geçerli bir rıza olmasa bile birbirini zorlamaksızın cinsel
davranışta bulunan çocukların cezalandırılmaya çalışılmasının fayda
getirmeyeceği düşüncesi yatmaktadır. Zira burada yargılama süreci-
nin bu çocukların doğru ve düzgün cinsel gelişimleri üzerinde yara-
tacağı olumsuz etkiler, cezanın sağlayacağı faydaya ağır basmaktadır.
56
Metin Feyzioğlu, “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Hakkında Bazı Tespit ve
Değerlendirmeler”,
Türkiye Barolar Birliği Dergisi
, Y. 2006, S. 62, s. 41 ve 42.