

Yargıtay Kararlarında Töre Saikiyle Öldürme Suçu
162
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türk hukukuna 2005 yılında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile
giren “töre saikiyle öldürme” veya daha yalın bir ifadeyle “töre cina-
yeti” kavramının herhangi bir bilimsel dayanağı bulunmamaktadır.
Kapsamı ve içeriği şu ana kadar kriminoloji, sosyoloji veya antropo-
loji bilimince bilimsel esaslara göre açıklanamayan ve açıklanması da
mümkün gözükmeyen bu kavram, tamamıyla eril çıkarlara ve günde-
lik politikalara hizmet etmesi amacıyla adeta icat edilmiş olup Avrupa
Birliği müktesebatına uyum sağlamada bir makyaj veya vitrin malze-
mesi işlevi görmüştür.
Çünkü Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak amacıyla
çıkarılan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda zina suç olmaktan çıka-
rılmış, “kadına zina yapma hakkını vererek namusun elden gittiğini”
düşünen eril anlayış, kadının zinası halinde işlenen öldürme suçlarına
daha az bir ceza vererek kendi itibarını kurtarmanın peşine düşmüş-
tür. Bu bağlamda zina suç olmaktan çıkarılmış, ancak eşine karşı cin-
sel sadakat yükümlülüğünü ihlal eden kadının eşi tarafından öldürül-
mesi halinde, erkeğin haksız tahrik hükümlerinden yararlanması ve
daha az cezaya çarptırılması sağlanmıştır.
“Töre saiki” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda
istikrar kazanmış bir yargı uygulaması maalesef bulunmamaktadır.
Neyin töre kabul edilip, neyin kabul edilmeyeceği noktasında yaşanan
belirsizliğin yanında, Yargıtay’ın son kararlarında geçen “toplumdaki
öldürme beklentisinin” nasıl ispat edileceği ayrı bir sorundur.
“Töre saikiyle öldürme suçu” eril normlarca belirlenen “ideal ka-
dın, eş veya anne modelinden” uzaklaşan, ya da cinsel ve sosyal ha-
yatını eril normlardan bağımsız olarak kendi dünya görüşü, fikirleri
ve tercihlerine uygun olarak şekillendiren kadınların, özellikle küçük
yaşta çocuklar tarafından öldürülerek cezalandırılmasının önüne geç-
mek amacıyla Türk Ceza Kanunu’na eklenmiştir. Daha doğrusu, top-
lumun hukuki düzenlemeden beklentisi bu yöndedir. Ancak gelinen
süreçte bu beklenti karşılanamadığı gibi, “sadakat yükümlülüğünün
ihlali” adı altında, evli kadınların eşleri tarafından öldürülmesi duru-
munda verilen cezada indirime gidilerek, bazı şiddet türlerinin nor-
malleştirilmesi veya mazur görülmesi sağlanmıştır.