Previous Page  248 / 437 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 248 / 437 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (127)

Coşkun ÖZBUDAK

247

olamaz. Ancak tarafların dayandığı ya da mahkemenin kendiliğinden

gözettiği bu kararların salt yargılama sürecinde göz önünde bulundu-

rulmuş olması tek başına yeterli değildir.

Kuşkusuz böyle bir durumda adil bir sonuç bakımından önem-

li olan, değerlendirmenin hukukun genel ilkeleri, ilgili yargı koluna

hâkim kurallar ve diğer yargısal ölçütler çerçevesinde yapılıp yapıl-

madığıdır.

Bu çalışmada, küçüğün korunması kararının iptali kararı ile bu

kararı bozan ve yerleşik içtihadı temsil eden adli yargı kararlarının,

idari yargıda değerlendirilme biçimi örnek bir olay bağlamında ince-

lenecektir.

2. İnceleme:

a. Olay

12 yaşında olan (A) 1990 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi kara-

rıyla, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna (SHÇEK) bağlı

yurtlarda barındırılmak suretiyle koruma altına alınmıştır.

Bu koruma kararı, çekişmesiz yargı (nizasız kaza) niteliğinde olan

ve 16 yaşındaki (A)’nın yasal temsilcisinin katılımı olmaksızın yapılan

yargılama sonunda, yine Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla 1994 yı-

lında kaldırılmış ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

(A), gıyabında verilmiş ve şeklen kesinleşmiş olan ancak hak ve

menfaatlerini olumsuz etkileyen bu karardan haberdar olduğu 2008

yılında temyiz talebinde bulunmuştur.

Temyiz incelemesi yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi; (Aile Mah-

kemelerinin göreve başlamış olması nedeniyle) görevli mahkemenin

değiştiğine işaret etmiş ve koruma kararının kaldırılmasına yönelik

istek koruma altındaki kişinin hak ve menfaatleriyle ilgili olduğun-

dan, davanın, hakkında koruma kararı bulunan çocuğa veya yasal

temsilcisine yöneltilmemiş ve onların da göstereceği delillere göre ka-

rar verilmemiş olması nedenleriyle yerel mahkeme kararını 2009 yı-

lında bozmuştur.