

TBB Dergisi 2016 (127)
Coşkun ÖZBUDAK
247
olamaz. Ancak tarafların dayandığı ya da mahkemenin kendiliğinden
gözettiği bu kararların salt yargılama sürecinde göz önünde bulundu-
rulmuş olması tek başına yeterli değildir.
Kuşkusuz böyle bir durumda adil bir sonuç bakımından önem-
li olan, değerlendirmenin hukukun genel ilkeleri, ilgili yargı koluna
hâkim kurallar ve diğer yargısal ölçütler çerçevesinde yapılıp yapıl-
madığıdır.
Bu çalışmada, küçüğün korunması kararının iptali kararı ile bu
kararı bozan ve yerleşik içtihadı temsil eden adli yargı kararlarının,
idari yargıda değerlendirilme biçimi örnek bir olay bağlamında ince-
lenecektir.
2. İnceleme:
a. Olay
12 yaşında olan (A) 1990 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi kara-
rıyla, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna (SHÇEK) bağlı
yurtlarda barındırılmak suretiyle koruma altına alınmıştır.
Bu koruma kararı, çekişmesiz yargı (nizasız kaza) niteliğinde olan
ve 16 yaşındaki (A)’nın yasal temsilcisinin katılımı olmaksızın yapılan
yargılama sonunda, yine Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla 1994 yı-
lında kaldırılmış ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
(A), gıyabında verilmiş ve şeklen kesinleşmiş olan ancak hak ve
menfaatlerini olumsuz etkileyen bu karardan haberdar olduğu 2008
yılında temyiz talebinde bulunmuştur.
Temyiz incelemesi yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi; (Aile Mah-
kemelerinin göreve başlamış olması nedeniyle) görevli mahkemenin
değiştiğine işaret etmiş ve koruma kararının kaldırılmasına yönelik
istek koruma altındaki kişinin hak ve menfaatleriyle ilgili olduğun-
dan, davanın, hakkında koruma kararı bulunan çocuğa veya yasal
temsilcisine yöneltilmemiş ve onların da göstereceği delillere göre ka-
rar verilmemiş olması nedenleriyle yerel mahkeme kararını 2009 yı-
lında bozmuştur.