

53
TBB Dergisi 2017 (133)
A. Ersoy KONTACI
sorunlarla özdeşleştirildiği veya mevcut hükümet sisteminde yapıla-
cak değişikliğin, karşı karşıya olunan bazı sorunların çözümüne kat-
kı sağlayacağı yönünde oluşan bir entelektüel iklimin hâkimiyetinde
gerçekleşmiştir.
Bu bağlamda Kırgızistan ve Moldova’da yaşanan kopuşlara ya-
kından bakıldığında, bu ülkelerde parlamenter sisteme yönelik ciddi
eleştirilerin varlığından ziyade; karşı karşıya kalınan bazı sorunlara
daha etkili çözümler sunacağı umulan alternatif sistemlere geçiş arzu-
sunun hâkim olduğu görülmektedir.
Gerçekten de Kırgızistan’da önce cumhurbaşkanının halk tarafın-
dan seçilmesi sistemine, sonrasında ise yarı-başkanlık sistemine geçiş;
ekonomik kaynak kıtlığı ve milli gelir azlığı gibi sorunlarla baş etmek
ve ülke coğrafyasının doğurduğu acil güvenlik ihtiyaçlarını karşıla-
mak amacıyla “istikrarlı bir yönetime” ve “güçlü bir iktidar yapılan-
masına” duyulan ihtiyacın sonucu olarak gerçekleşmiştir. Bu bağlam-
da hükümet sistemi değişikliği, Kırgızistan özelinde ortaya çıkan bazı
ekonomik ve siyasî/askerî sorunların çözümünde başlı başına bir araç
olarak algılanmıştır.
Moldova’da ise parlamenter sistemden kopuş, temelde bölgesel
istikrar sorunları karşısında güçlü bir duruş sergileyecek ve ayrılıkçı
Transdinyester Bölgesi sorunuyla daha etkili biçimde başa çıkabilecek
“seçilmiş bir devlet başkanı” figürüne duyulan ihtiyaçtan kaynaklan-
mıştır. Ülke’de daha sonra devam eden tartışmalar ise, büyük ölçüde
siyasî parti sisteminin ve aşırı parçalanmış parlamento kompozisyo-
nunun etkisiyle ortaya çıkmıştır. İlk aşamadan farklı olarak, bu ikinci
aşamada cumhurbaşkanları, ülkenin yönetilebilirlik ihtiyacının parla-
menter sistem ile karşılanamayacağını açıkça dile getirmeye başlamış-
lardır. Hiç kuşku yok ki, bu arayışlarda kişisel güç ve iktidar arzusu-
nun da belli bir payı olduğunu söylemek mümkündür. Bu anlamda
Moldova, ilk başta ve demokrasiye geçiş sürecinde hükümet sistemi
değişikliğinin araçsallaştırıldığı, ilerleyen dönemlerde ise hükümet
sisteminin bizzat sorunların kaynağı olarak görüldüğü karma bir ente-
lektüel iklim örneği olarak karşımızda durmaktadır.
Fransa’da 1958 Anayasası’nın kabulüne ve bu Anayasa’da 1962 yı-
lında gerçekleştirilen değişikliklere uzanan yolcuğun hikâyesi ise, par-
lamenter sistemin, sorunların kaynağı olarak görüldüğü durumların