

251
TBB Dergisi 2018 (134)
Ercan SARICAOĞLU
Vergi idaresi tarafından ceza yargılamasına sunulan mütalaa, yar-
gılama yapılmasının önünü açan bir işlemdir. Bu çerçevede mütalaa,
vergi kaçakçılığı suçuna dair bir taraftan idari diğer taraftan yargı yet-
kisi kullanılması anlamında, dereceli bir yargılama yapılması demek
değildir. Vergi idaresinin denetimleri neticesinde hazırladığı, vergi
inceleme raporları, vergi suçu raporları veya vergi tekniği raporları
mükellefin yargılamaya tabi olabilecek fiillerini ortaya kayar. Mütalaa
tüm bu belgelerin vergi suçuna dair tespitlerinin yargılama sonucu ol-
mamaktadır. Vergi idaresinin herhangi bir birimi, kendisini mahkeme
yerine koyarak suçun oluşup oluşmadığına ilişkin karar verebilecek
yetkide değildir. Bu halde Kanun koyucunun tüm bu belgelere ilave
olarak VUK, m.367’de ayrıca mütalaa şartına yer vermesi ve bu şar-
tın ceza muhakemesi anlamında bir muhakeme şartı olarak nitelenme
yoluyla belirginleşmesi, mütalaanın vergi kaçakçılığı suçuna dair tes-
pit içeren bir sentez olmadığını göstermektedir. Buradan mütalaanın,
vergi denetim elemanlarının önceden hazırladıkları belgelere vergi
idaresinde uzman bir komisyonun onay vererek, ceza yargılaması ya-
pılmasını gerekli bulan vergi idaresi görüşünün, ceza yargılama ma-
kamlarına bildirilmesi işlemi olduğu anlaşılabilmektedir.
Böyle bir bakış açısı ceza yargılamalarının keyfi, sübjektif, siyasi ve
idari baskılara maruz bırakabilecek bir keyfiyet alanına itilmesi anlamı
ihtiva etmez. Bilakis bir muhakeme koşulu olan ve aynı zamanda idari
işlem unsurları taşıması gereken mütalaanın, “idarenin her türlü ey-
lem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır (Anayasa, m.125)” anayasal
güvencesi içerisine dâhil edilebilmesi noktasında önem taşır. Böylece
mütalaalar, hukuka uygunluk açısından daha denetlenebilir bir alan-
da bulunur. Diğer taraftan ceza yargılamasında var olan diğer muha-
keme koşullarında olduğu gibi mütalaa, idarenin ceza mahkemesi ye-
rine geçmesine değil muhakemenin aydınlatılmasına hizmet eder. Bu
doğruluda kuvvetler ayrılığı ilkesine tezat oluşturabilecek, fonksiyon
gaspı anlamı taşıyan bir görünüm arz etmeyip, diğer muhakeme koşu-
ları ile aynı düzlemde değerlendirilmelidir. Bu çerçevede siyasi veya
idari endişeler, mütalaanın varlık sebebini gölgelememelidir.
Bu noktada ifade edilebilir ki fiile değil ama faile ilişkin özel bir
durum oluşturan vergi affından yararlanma hali, vergi idaresinin
verdiği mütalaayı kamu yararı göz önünde tutarak geri alabilmesini
olanaklı kılmalıdır. Suçun oluşup oluşmadığına ilişkin değil, ceza yar-