Background Image
Previous Page  352 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 352 / 521 Next Page
Page Background

351

İnsan beynini üç bölüm oluşturmaktadır; ego denilen benliğimiz,

süper ego denilen üst benliğimiz ve alt bilincimizdir. Ego dürtülerle dış

dünya kuralları arasında düzenleyicidir. Alt bilinç ilkel benliğimizdir.

Yaşamak için gereken, yemek için avlanmak, üremek için cinsel dürtü-

lerimiz, tüm bunları elde etmek için kavgacı olan ilkel benliğimizdir.

Buradaki dürtüler dış dünyaya uyum kavramı tanımazlar. Uygar in-

sanda kabul edilmeyen kavgacı benlik isteklerini dengeleyen ise kişili-

ğimizi simgeleyen benliğimizdir. Süper ego denilen üst benliğimiz ise

kurallar ve töreleriyle insanları hayvanlardan ayıran, yasaları tabula-

rı yaratan vicdanı oluşturan bölümdür. Bir çocuk doğduğunda ayıp,

günah, yasak, başkasının hakkı gibi kavramları bilmez, haz duygusu

ile hareket ederken, anne babasının yönlendirmesi ve ceza sistemi ile

bunları öğrenir. Büyüdükçe bunları içselleştirerek kontrolü de kendi

sağlar. Bir toplumun üst benliği ne kadar gelişmiş ise benlik ve alt ben-

lik çatışması o derece az olacak iyi ve kötüyü kendi ayırt edebilecektir.

Bütün bunları neden anlattık derseniz; suçu toplum hazırlar de-

mek için diyeceğim.

Zira bir toplumun ahlak kavramı, bireysel ve manevi alemle veya

toplumsal yapıya göre ilişkilendirilip şekillendirmek yerine evrensel

erdem kavramları ile özdeş tutulur ise o toplum da suçu hazırlama-

yacaktır.

Dünyamızın iki psiko-sosyal ihtiyacı vardır. Bunlardan biri; savaş-

ları önleyecek düzen, insanların daha verimli çalışmasını sağlayacak

ekonomik düzen ve eğitim düzenidir. Diğeri ise; evrensel ahlaksal de-

ğerler yani erdemlerdir. Tüm bunlar ise bizi eğitim kavramına götür-

mektedir. Sokrates’e göre ahlakın amacı mutluluktur. İnsanı kötülüğe

sürükleyen bilgisizliğidir. Bilgi edinen kişi eylemlerinde iyiye yönele-

cek, erdem sahibi olacak ve erdem sayesinde de mutluluğa ulaşacaktır.

İnsanlar akıl ve bilime dayanan bilgiden ne kadar uzak olurlarsa

onlardan oluşan toplumlarda onları kötülüğe sürükleyen bilgisizlik

içinde olacaklardır. Topluma ulaşabileceği doğru bilgiyi sunmak bu

bilgileri kendi akıl süzgecinden geçirme özgürlüğü tanımak, sorgulat-

mak araştırtmak, asıl olanın bilimsel bilgi olduğunu ancak bunların

dahi sorgulamadan kesin doğru kabul edilmemesi gerektiğini benim-

setmek, korku veya ödül ile gerek hukuki gerekse ahlaki kurallara uy-

mak yerine istemsel iyilik sağlayacaktır.