

350
Çağlara ve toplumlara hatta tek tek bireylere göre değişen iyilik
kötülük kavramları söz konusudur, bir ölçüm formülü yoktur. Her
anlayışta kendisininkinin en doğru en iyi olduğunu savunur. İlkel bir
kabilede hasım kabileden birini öldürmek ödev olurken, bunu yapa-
mamak ise ödev bilincine aykırılıktır ve uygar insanın vicdan azabına
eşdeğerdir. Hatta bazı eski toplumlarda hırsızlık erdem, savaşlarda
yağmalamak kahramanlık, yaşlı anne babayı ölüme terk ise ödev sa-
yılmıştır.
İyi ve kötü kavramları tarih boyunca düşünürler, çeşitli felsefi
akımlarınca da farklı yorumlanmıştır. Örneğin; Sokrates’e göre, iyiyi
bilmek ahlaklılıktır, kötülük bilgisizlikten doğar, bilgi erdemlere ulaş-
tırır, erdemler mutluluğa, kimse bilerek kötülük yapmaz. Stoacılar;
iyinin doğaya uygun yaşam olduğunu, Kant ise; iyi insanın özünde-
ki ahlak yasasına uygun olandır derken, yararcı felsefecilerden Marks
ise, toplumsal gelişmeye katkısı olan iyidir demektedir.
Ahlak kavramını (iyilik ve kötülük) tanrısal temellere dayayanlar
yanında, birey üzerinden açıklayanlar akıl, içgüdü, libido, hazların
yönlendirmesi vs. ile ilişkilendirilirken, toplumsal kaynağa bağlayan-
larda, evrensel ahlak kavramını reddederek toplumun yapısı, üretim,
yaşayış biçimi o toplumun ahlak kurallarını belirleyecektir demekte-
dirler.
Toplumlara göre değişen ahlak kavramı “var olandan yola çıkarak
olması gerekene ulaşılamaz” haklı eleştirisi ile karşılaşmıştır. Oysaki
bireyin içselinde akıl ile gerçekleşecek ahlak kavramının tüm topluma
sirayetidir asıl olan.
Hukuk bireyin eylemlerinin dış dünyaya etkileri ile ilgilenirken
ahlak bireyin iç dünyası ile de ilgilidir ve bireyin tüm yaşam alanına
karışır. Ahlak kurallarının toplum yaşamına etkisini, çiğnenmesinde
bireye verdiği vicdan azabında ve toplumun örf ve adetlerinin göster-
diği tepkide görülmektedir. Hukuk yaptırım ile bireyleri sınırlarken
bu sınırla kurallarına uyulması da ahlaksal eylemlerin açık ya da kapa-
lı ödül ceza düşüncesi ile yapılması da öngörülen davranış kurallarına
uyulmuş olmayı erdem olmaktan çıkarır. Yapılmaması gereken şeyler
üzerine kurallar koyan ancak bunların sebebini açıklamayan ancak
tabu ahlakıdır. İnsandan ve yaşamdan yana olmak ise buyurucu bir
ahlak kuralı olmaktan çıkan bir ölçüt olacaktır.